إِذاَ تَباَيَعْتُمْ بِالْعِينَة٬ِ وَأَخَذْتُمْ أَذْناَبَ الْبَقَرِ٬ وَرَضِيتُمْ بِالزَّرْعِ٬ وَتَرَكْتُمُ الْجِهاَدَ؛ سَلَّطَ اللهُ عَلَيْكُمْ ذُلاًّ لاَ يَنْزِعُهُ حَتَّى تَرْجِعوُا إِلىَ دِينِكُمْ
“el-‘Înetü” veya “‘îne” kelimesi; bir adama veresiye olarak fahiş fiyatla mal satmaya ve o satılân malı oldukça ucuza aynı müşteriden tekrar almaya denilir. Hadisin meâl-i âlîsi:
“Gaddarâne ticaretle meşgul olur, öküzün kuyruğuna yapışarak ziraate razı olur ve cihadı terkederseniz, Cenâb-ı Hak da asıl dininize ve sağlam mesleğinize dönünceye kadar üzerinize düşkünlüğü musallat eder.”
İşte, Mısırlılar bize örnek olarak yeter. Mısırlı Müslümanlar, hayatlarını, ticaret ve ziraatlarını nâmuslarından fazla sevdikleri ve cihadla alâkalı bir kelime bile etmedikleri için, nüfusları sekiz-dokuz milyon olduğu halde, dört buçuk Firenk’in maskarası olmuşlar ve alçaklığın en son derecesine varmışlardır. Memâlik-i Osmaniyye-i Hâssa’ya, yani o mübarek Anadolu kıtasına gelince; onun temiz insanları bu kadar yüz senelerden beri gazâ ve cihad işinden uzak kalmadıkları için miktarlarının azlığıyla beraber milyonlarca düşmana karşı direnebilmişler ve alçaklığı kabul etmemişlerdir. Bundan sonra da zelil ve hakîr olma ihtimalleri yoktur. Onlar gerçekten insan şeklinde vücut bulmuş arslanlardır. “Din uğruna” dendi mi, o uğurda ölmeyi kendilerine dünya ve âhiret için paha biçilmez şeref ve meziyet bilirler. Bunlar askerlikte ve cihad fikrinde dâim oldukça korktuklarından emîn olacaklar ve Allah’ın kendilerine verdiği güç sayesinde de umduklarına nâil olacaklardır.
Mehmed Ârif Bey, BİNBİR HADÎS-İ ŞERİF ŞERHİ (Prof. Dr. Selahattin Yıldırım), İstanbul: Dârülhadis, 2013, s. 85-86.
1 Suyûtî, hadisi Ebû Dâvûd’dan İbn Ömer kanalıyla hasen olarak nakletmiştir. Münâvî şunları söylemektedir: Hadisin senedinde yer alan Ebû Abdurrahman İshak el-Horasânî’ nin bu hadisini Zehebî Mîzân’ında münker hadisler arasında zikretmiştir. Hadis aynı lafızla İbn Ömer kanalıyla Ahmed b. Hanbel, Bezzâr ve Ebû Ya’lâ’nın Müsned’lerinde de nakledilmiştir. İbn Hacer ise senedinin zayıf olduğunu, fakat Ahmed b. Hanbel’in başka bir senedle de naklettiğini söylemiştir. Hadisin tarikleri çoktur. Beyhâkî hadis için ayrı bir bab tahsis etmiş, burada illetini açıklamıştır. Durum bu iken Suyûtî’nin hadisi sadece Ebû Dâvûd’a nisbet ederek nakletmesi sû-i tasarruftur. Bkz. Feydzü’l-Kadîr, I, h. no: 514. Bu haliyle geçtiği yerler için bkz. Ebû Dâvûd, İcâre 54; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 84; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, V, 517, h. no: 10703; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, V, 209.
Merhum Mehmed Ârif Bey, 1890 tarihinde kaleme aldığı bu satırlarıyla 25 sene öncesinden, Birinci Cihan Harbi’ndeki savaşlara, Çanakkale’ye ve Millî Mücadele’ye işaret etmektedir. İnşallah hüsn-i zannı üzere milletimizdeki cihad ruhu devam eder…