CÖMERTLİĞİN FAZİLETİ

عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ عَنْ رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: السَّخِيُّ قَرِيبٌ مِنَ اللّٰهِ،  قَرِيبٌ مِنَ النَّاسِ، قَرِيبٌ مِنَ الجَّنَّةِ، بَعِيدٌ مِنَ النَّار. وَالْبَخِيلُ بَعِيدٌ مِنَ اللّٰهِ، بَعِيدٌ مِنَ النَّاسِ، بَعِيدٌ مِنَ الجَّنَّةِ، قَرِيبٌ مِنَ النَّارِ. وَلَجَاهِلٌ سَخِىٌّ أَحَبُّ إِلَى اللّٰهِ مِنْ عَابِدٍ بَخِيلٍ.[1]

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

 “Cömert Allah’a yakın, insanlara yakın, cennete yakın, cehennemden de uzaktır. Cimri ise Allah’tan uzak, insanlardan uzak, cennetten uzak, cehenneme de yakındır. Cahil de olsa cömert kişi, cimri olan âbid (ibadet eden)den Allah’a daha sevimlidir.”

HİKÂYE

İçki içen bir kişi vardı. Bir gün arkadaşlarını içki alemi yapmak için topladı.

Kölesine dört akçe verdi. Yemek için pazardan bir şeyler almasını söyledi. Kölesi

pazara giderken, yolda insanların toplandığını gördü. Yaklaştığında baktı ki Mansur İbn Ammar (r.aleyh) bir miskin için bir şeyler dileniyor ve şöyle diyordu:

“Bu dervişe kim dört akçe verirse, dört duâ ederim, dört türlü ihtiyacı karşılanır.”

Bunun üzerine köle pazara gitmeyerek elindeki dört akçeyi dervişe verdi. Mansur’la aralarında şu konuşma geçti:

“Ne ihtiyacın var duâ edeyim?”

“Birincisi; Hak Teâlâ o dört dirhemin bedelini bin olarak tekrar bana vere. İkincisi; efendim beni âzâd ede. Üçüncüsü; efendime Hak Teâlâ tevbe nasip ede. Dördüncüsü; beni, efendimi, ev halkını ve bu kavmi bağışlayıp affede.”

Mansur b. Ammar bunların hepsi için duâ etti. Köle döndü efendisine geldi. Efendisi niçin geciktiğini sorduğunda, hadiseyi baştan sona anlattı. Ardından aralarında şu konuşma geçti:

“Ey kölem! Ondan ne diledin?”

“Öncelikle kölelikten âzâd edilmemi diledim.”

“Seni âzâd ettim.”

“İkinci olarak o dört akçenin bedelini tekrar bin akçe olarak yerine getirmesini diledim.”

“O dört akçe yerine al sana bin akçe.”

“Üçüncü olarak Hak Teâlâ’nın sana tevbe nasip etmesini istedim.”

“Tevbe ettim.”

“Son olarak da Hak Teâlâ’nın beni, seni, aile efradını ve bütün bu kavmi yarlığamasını istedim.”

“Bu benim elimden gelmez.”

Akşam oldu, bu köle uyudu. Rüyasında bir ses, “Ey fülan! Sen elinden geleni yaptın. Bizim elimizden geleni yapmayacağımızı mı sanırsın? Seni, o kavmi ve Mansur’u affettim” diyordu. Uykusundan uyanınca, sevinip bu müjdeyi başta Mansur olmak üzere herkese anlattı. Hepsi şâd oldular.

Darîr Mustafa Efendi, 100 Hadis 100 Hikâye (Haz. Doç. Dr. Selahattin Yıldırım-Dr. Necdet Yılmaz), İstanbul: Dârülhadis, 2007, s. 73-74-75.

[1]     Zayıftır. Tirmizî, hadisi sıhhat açısından değerlendirirken “Bu garib bir hadistir” derken Keşfü’l-Hafâ’yı tahkik edip neşre hazırlayan Yusuf b. Mahmud el-Hâc Ahmed, “Cidden zayıftır” demektedir. Geçtiği kaynaklar için bk. Tirmizî, Birr 40; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, III, 127; Taberânî, el-Mucemu’l-Evsat, III, 186; Beyhakî, Şuabü’l-İmân, VII. 428; Darekutnî, el-İlel, VIII, 218; Deylemî, el-Firdevs, II, 341; Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, I, 512, 513; İbn Adî, el-Kâmil, III, 403; Münzirî, Erbeûne Hadîsen fi’stınâi’l-Ma’rûf, (thk. Muhammed Tancî, Yer ve tarih yok),  s. 63.