DÜNYA NİMETLERİNDEN NE KADAR FAYDALANMALI?
عَنْ عَائِشَةَ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهَا قَالَتْ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا أَرَدْتِ اللُّحُوقَ بِى فَالْيَكْفِكِ مِنَ الدُّنْيَا كَزَادِ الرَّاكِبِ، وَإِيَّاكِ وَمُجَالَسَةَ اْلأَغْنِيَاءِ، وَلاَ تَسْتَخْلِعِى ثَوْبًا حَتَّى تُرَقِّعِيهِ.[1]
Hz. Aişe’den (r.anha) rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bana kavuşmayı istiyorsan dünyadan bir yolcunun azığı kadarı sana yeter. Zenginlerle oturmaktan sakın. Elbiseni de eskimeden değiştirme.”
HİKÂYE
Salihlerden bir kişi vardı. Erkeklerden kendisini oldukça sakınır, sohbetlerine gitmezdi. Bir gün şehrin
idarecilerinden birinin işi düştü. Adamlarından birini göndererek yanına çağırdı. Gitti o işi gördü. O gece rüyasında yanında bir şeytanın olduğunu gördü. Şeytana:
“Niçin geldin?” diye sordu. Şeytan:
“İşini yapmaya geldim.” dedi.
“Senin işimi yapmana ihtiyacım yok.” dedi. Şeytan:
“Sen Allah’ın zikrinden gafil olmasaydın, şeytan sana hiç yol bulabilir, yayan yapıldak yanına gelebilir miydi? Amma sen dün bir idareci yanına gittin. Allah’ın (c.c.) zikrini unuttun. O yüzden beni sana gönderdiler.” dedi.
Kur’ân‑ı Kerim’de Allah Teâlâ buyurmuştur: وَمَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ “Allah’ın zikrinden yüz çevireni şeytana havale ederiz. Şeytan ona yoldaş olur.”[2] Kendisinden ayrılmaz. Devamlı azdırmaya çalışır. Ve istediği de olur.
O salih kişi bu rüyadan sonra titreyerek uyandı. Hemen o şehirden ayrılarak, bir dağa çekildi. Ölünceye kadar ibadetle meşgul oldu.
——————————————————————————————————-
Darîr Mustafa Efendi, 100 Hadis 100 Hikâye (Haz. Doç. Dr. Selahattin Yıldırım-Dr. Necdet Yılmaz), İstanbul: Dârülhadis, 2007, s. 83-85.
[1] Zayıftır. Tirmizî, hadis hakkında yaptığı değerlendirmede şunları söylemiştir: “Bu hadis garibtir. Onu yalnız Sâlih b. Hassan tarikiyle biliyoruz. Sâlih b. Hassan ise münkerü’l-hadistir. Onun kendisinden rivayet ettiği İbn Ebû Zi’b ise sikadır. Hadisin tespit edebildiğimiz tek kaynağı için bk. Tirmizî, Libas 38.
[2] Zuhruf, 43/36.