GIYBET ÂFETİ

عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ عَنْ رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: لَمَّا عُرِجَ بِي مَرَرْتُ بِقَوْمٍ لَهُمْ أَظْفَارٌ مِنْ نُحَاسٍ يَخْمِشُونَ وُجُوهَهُمْ وَصُدُورَهُمْ فَقُلْتُ مَنْ هَؤُلاَءِ يَا جِبْريلُ؟ قَالَ: هَؤُلَاءِ الَّذِينَ يَأْكُلوُنَ لُحُومَ النَّاسِ وَيَقَعُونَ فِي أَعْرَاضِهِمْ.[1]

Enes b. Malik’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

-“Miraca çıkarıldığım zaman bakırdan tırnakları olan bir topluluğa rastladım; (tırnaklarıyla) yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. (Cebrail’e):

– Bunlar da kimlerdir? Dedim.

– (Gıybet ederek) halkın etlerini yiyenler ve şereflerine saldıranlardır, cevabını verdi.”

HİKÂYE

Cüneyd‑i Bağdâdî (r.aleyh) bir gün mescid kapısında otururken bir cenazenin geçtiğini gördü. Cenazeyi Bağdat ahalisinden bir çok kişi taşıyordu. Zâhid kılığında bir derviş kişi vardı, bu adamlardan dilendi. Cüneyd‑i Bağdâdî içinden, “Bu derviş gitse, bir iş yapsa, rızkını eliyle temin etse dilenmekten daha iyi değil midir?” diye geçirdi. Ardından evine gitti. Önceki gibi tesbih çekip, namaz kılıp, Allah’a duâ etti. Ağlayım diye ne kadar uğraştıysa, üzerine bir ağırlık galip oldu, bunu bir türlü başaramadı. Bu arada uykusu geldi, uyudu. Rüyasında o dervişi et kebabı şeklinde önüne getirdiler ve:

“Bunu hemen ye. Çünkü önünde gıybetini yaptın, etini çektin, dediler.” Cüneyd‑i Bağdâdî:

“Gıybet etmedim. Hatırımdan, bu derviş gitse elinin emeğiyle kazansa halktan dilenmekten daha iyidir, dedim.” dedi.

“Allah’ın kısmet ve takdir ettiğine muhalefet ederek suizanda bulundun. Git o dervişi bul, helalleş.” dediler.

Uyandığında o kişiyi aradı. Bir su kenarında oturmuş tere yapraklarını dürüp yer iken buldu. Selam verdi. Derviş selamını aldıktan sonra:

“Sakın bir daha öyle deme.” dedi. Cüneyd‑i Bağdâdi:

“Artık demem.” dedi. Derviş:

“Şimdi yürü git. Allah seni ve beni bağışlasın, suçunu affettim.” dedi.

Darîr Mustafa Efendi, 100 Hadis 100 Hikâye (Haz. Doç. Dr. Selahattin Yıldırım-Dr. Necdet Yılmaz), İstanbul: Dârülhadis, 2007, s. 77-78.

[1]     Zayıftır. Ebû Dâvûd, Edeb 35; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 224; Beyhakî, Şuabü’l-Îmân V, 299, 300. Bu haliyle merfû olan hadisin bir de mürsel olan rivayeti bulunmaktadır. Bu rivayet hakkınnda Ebû Dâvûd şunları söylemektedir: “Bu hadisi bize Bakiyye’den mürsel olarak bir de Yahya b. Osman rivayet etti. Yahya’nın bu rivayetinde Enes yer almamaktadır. Dolayısıyla hadis zayıftır.”