عَنْ عَبْدِ اللّٰهِ بْنِ عُمَرَ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُمَا قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلّمَ: بُنِىَ اْلإِسْلاَمُ عَلَى خَمْسٍ؛ شَهَادَةِ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ اللّٰهُ وَأَنَّ مُحَمَّداً رَسُولُ اللّٰهِ، وَإِقَامِ الصّلاَةِ، وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ، وَصَوْمِ شَهْرِ رَمَضاَنَ، وَحَجِّ بَيْتِ رَبِّكُمْ مَنِ إسْتَطاَعَ.[1]

Abdullah b. Ömer’den (r.anhümâ) rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İslâm beş temel üzerine bina edilmiştir: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resulü olduğuna şahitlik etmek.  Namazı dosdoğru kılmak, zekâtı hakkıyla vermek, Ramazan ayı orucunu tutmak ve güç yetiren için Rabbinizin evi olan Kâbe’yi haccetmek.”

HİKÂYE

Bir kişi anlatır: Yedi kişi memleketimizden çıkıp, Hz. Peygamber’i görmeye geldik.

Bizi beğendi ve:

“Kimlersiniz?” diye sordu.

“Mü’minleriz.” dedik.

“Her iddia sahibinin bir tanığı var, sizin îmânınızın nişanı nedir?” dedi. Biz:

“Bunun nişanı on beş şeydir. Bunların beşi şunlardır: Allah’a, meleklere, peygamberlere, kitaplara ve kıyamet gününe inanmaktır. Ya Resûlallah! Diğer beşini de senden bize gelen kimseler öğrettiler. Onları da aynen uygularız.” dedik.

Bunun üzerine Hz. Peygamber:

“O uyguladığınız beş şey nedir?” dedi. Şu cevabı verdik:

“Allah’ın birliğini ve senin hak peygamber olduğunu ikrar ederiz. Beş vakit namazı kılarız. Zekât veririz. Ramazan orucunu tutarız. Gücümüz yeterse hacca gideriz. Üçüncü beşe gelince, bunları sen gelmeden önce yapardık, halen devam ediyoruz.” dedik.

Hz. Peygamber:

“Bunlar nedir?” dedi. Şu cevabı verdik:

“Nimet içinde olduğumuz zaman şükrederiz. Zahmet içinde olduğumuz zaman sabrederiz. Münâfıklık ve iki yüzlülük etmeyiz. Düşmanlarımızla karşılaştığımızda, korkup kaçmayız. Bize kötülük edenlere iyilik ederiz.”

Bunları duyan Hz. Peygamber tebessüm ederek şunları söyledi:

“Ne hoş kişilermişsiniz! Peygamber olmaya yaklaşmışsınız. Eğer bu dediğiniz şeylerde doğru iseniz, beş şey de ben söyleyeyim yirmi olsun. Bunlara da uyun.”

Biz de:

“Emredin yapalım, Yâ Resûlüllah!” dedik.

“Yemeyeceğiniz malı biriktirmeyin. Oturmayacağınız evi yapmayın. Sizin olmayan şeye hased etmeyin. Kıyamette haşrolacağınız şeyleri şimdiden biriktirin. Ayrılacağınız şeylere gönül vermeyin.” dedi.

Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bu öğütleri verdikten sonra kalktık memleketimize gittik. Ölünceye kadar bunlarla amel ettik.

Darîr Mustafa Efendi, 100 Hadis 100 Hikâye (Haz. Doç. Dr. Selahattin Yıldırım-Dr. Necdet Yılmaz), İstanbul: Dârülhadis, 2007, s. 69-71.

[1]   Sahihtir. Müttefekun aleyh (Buhârî ve Müslim tarafından birlikte rivayet edilmiş) olan hadisi İbn Huzeyme sahih olarak nitelendirirken İbn Hibban, Buhârî ve Müslim’in şartlarına uygun olarak isnadının sahih olduğunu bildirmiştir. Oldukça zengin olan kaynakları için bk. Buhârî, Îmân 1, 2, Tefsîr sure 2/30; Müslim, Îmân 19-22; Tirmizî, Îmân 3; Nesâî, Îmân 13; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 26, 93, 120; İbn Huzeyme Sahih, (308, 309); İbn Hibban Sahih, I, 374; Taberânî, Mucemü’l-Kebîr, (13203, 13518); Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, I, 526, IV, 136; Bagavî, Şerhu’s-Sünne, I, 17, 18; Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, I, 333; İbn Receb el-Hanbelî, Câmiu’l-Ulûm ve’l-Hikem, I, 144.