عَنْ بَهْزِ بْنِ حَكِيمٍ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللّٰهِ! مَنْ أَبَرُّ؟ قَالَ أُمَّكَ. قَالَ قُلْتُ: ثُمَّ مَنْ؟ قَالَ أُمَّكَ. قَالَ قُلْتُ: ثُمَّ مَنْ؟ قَالَ أُمَّكَ. قَالَ قُلْتُ: ثُمَّ مَنْ يَا رَسُولَ اللّٰهِ؟ قَالَ: ثُمَّ أَبَاكَ، ثُمَّ الْأَقْرَبَ فَالْأَقْرَبَ.

Behz b. Hakîm (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi: Resulullah’a kime iyilik edeyim? Diye sordum. Resûlullah;

“Annene” buyurdu. “Sonra kime?” dedim.

“Annene” dedi. Üçüncü defa kime diye sordum. Yine “Annene” buyurdu. “Sonra kime ya Resûlallah!” dedim.

“Sonra babana, sonra yakınlık sırasına göre akrabalarına” buyurdu.

HİKÂYE

Hz. Peygamber buyurdu:

“Yemen’de bir kişi var. Ona Veysel Karânî derler. Yemenlilerle bir gün size gelecektir. Kendisinden mutlaka duâ isteyin. Çünkü duâsı makbuldur. Eğer bir mesele üzerinde Allah’a (c.c.) yemin ederse, o kırılmasın diye Allah o şeyi tamamlar.”

Hz. Peygamber’e:

“Başka bir alameti var mı?” diye sordular. Peygamberimiz:

“Gövdesi karadır. Hastalanmıştı, o sebepten gövdesi alalandı. Sonra o ala da gitti. Sadece küreğinin altında el ayası kadar bir yer ak kaldı. Bir de sözüne sıdk ile bağlı olduğu anası var. Anasının emrindedir. Onu bırakıp hiçbir yere gitmez. Anasını bırakıp gitmemek için bana da gelmez.” dedi.

Hz. Ömer (r.a.) der ki: “Yemen kavmi geldikçe onun alametlerini anlatarak kendilerine sordum. Sonunda buldum ve Allah’ın günahlarımı bağışlaması için duâ etmesini istedim. Duâ etti ve duâsı müstecâb oldu.”

————————————————————————————————————————————————————————————————————————————

Darîr Mustafa Efendi, 100 Hadis 100 Hikâye (Haz. Doç. Dr. Selahattin Yıldırım-Dr. Necdet Yılmaz), İstanbul: Dârülhadis, 2007, s. 106-107.