KUR’AN OKUMANIN FAZİLETİ

عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ قَرَأَ حَرْفًا مِنْ كِتَابِ اللّٰهِ فَلَهُ بِهِ حَسَنَةٌ. وَالْحَسَنَةُ بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا، لاَ أَقُولُ الۤم حَرْفٌ، وَلَكِنْ أَلِفٌ حَرْفٌ وَلاَمٌ حَرْفٌ وَمِيمٌ حَرْفٌ.[1]

İbn Mes’ûd (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

 “Kim Kur’ân‑ı Kerîm’den bir harf okursa, onun için bir iyilik (hasene) sevabı vardır. Her iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben, ‘elif lâm mîm’ bir harftir demiyorum; bilâkis elif bir harf, lâm bir harf, mîm de bir harftir.”

HİKÂYE

Esmaî anlatıyor: Bir yerde bir Arab gördüm. Elinde yalın kılıç vardı. Ben onu sarhoş sandım. Bana:

“Hemen elbiseni çıkar. Ölümle evini harab eyleme” dedi. Ben:

“Benim kim olduğumu bilmiyor musun?” dedim. Bana:

“Harâmîler yanında tanışıklık olmaz. Seni bilsem de bilmemezlikten gelirim.” dedi. Ben:

“Bu yaptığın işten dolayı Allah’ın seni hesaba çekeceğini bilmiyor musun?” dedim. Bana:

“Benim yemek ve içmeye ihtiyacım var. Allah (c.c.) benden bunu sorarsa, ben de ondan rızkımı isterim.” dedi. Ben:

“Allah senin rızkını gökte yarattı. Onu yerde mi istiyorsun? Nitekim Kur’an’da وَفِى السَّمَاءِ رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ ‘Sizin rızkınız gökdedir. Sizin için hazırladığımız her şey göktedir’[2] denilmektedir.” dedim.

Bu sözü işitince kılıcı elinden bıraktı ve:

“Estağfirullah! Benim rızkım gökte imiş. Ben yeryüzünde istermişim. Hata etmişim.” dedi.

Bunları söyler söylemez, havadan iki ekmek ile bir tabak yemek önüne geldi. Bana doğru baktı ve:

“Benim doğruyu bulmama vesile oldun. Allah da seni doğru yola iletsin.” dedi.

Ben ağlayarak döndüm, oradan uzaklaştım. O ise orada kaldı. Bir zaman sonra Kâ’be’ye vardım. Kâ’be’yi tavaf ederken beni gördü, tanıdı ve:

“O zamandan beri günde iki ekmek ile bir tabak yemek gelir. Gümüşden olan tabakların hepsi evimdedir.” dedi. Ben:

“Niçin bunları dervişlere dağıtmıyorsun?” dedim.

“Allah’a Onun hükmü dışında hiçbir şey işlememeye söz verdim. Ey Esmaî! Daha önce bana okuduğun âyeti tekrar okusana.” dedi.

Esmaî o âyeti okumaya başladı. Arap işitince düştü, öldü. Yıkadılar, kefenlediler. Şöyle bir ses duydular:

“Kim bizim bir velî kulumuzun namazını kılmak isterse gelsin şu bedevî Arab’ın namazını kılsın.”

Namazını kıldık, defnettik. Sonra rüyamda iyi bir halde gördüm.

“Bu mertebeye hangi sebepten dolayı eriştin?” dedim.

“Kur’an bereketiyle bu mertebeye eriştim. Sen okudun. Ben işittim ve hükmünü icra ettim.” dedi.

—————————————————————————————————————————————–

Darîr Mustafa Efendi, 100 Hadis 100 Hikâye (Haz. Doç. Dr. Selahattin Yıldırım-Dr. Necdet Yılmaz), İstanbul: Dârülhadis, 2007, s. 122-124.

[1]      Sahihtir. Tirmizî, İbn Mes’ûd hadisinin başka tariklerle de rivayet edildiğine, bu rivayetlerin merfû olanı yanında mevkûf olanının da olduğuna işaret ettikten sonra “Bu, bu tarikle sahih bir hadistir” demiştir. Hâkim ise isnadının sahih olduğunu ancak Buhârî ve Müslim’in eserlerine almadıklarını bildirmiştir. Hadisin yer aldığı kaynaklar için bk. Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 16; Hâkim, el-Müstedrek, I, 566.

[2]      Zâriyât, 51/22.