عَنْ مَعْقِلِ بْنِ يَسَارٍ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ: جَاءَ رَجُلٌ إِلَى رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ: إِنِّى أَصَبْتُ إِمْرَأَةً ذَاتَ حَصَبٍ وَجَمَالٍ، وَإِنَّهَا لاَ تَلِدُ، فَأَتَزَوَّجُهَا؟ فَنَهَاهُ النَّبِىُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ. ثُمَّ أَتَاهُ الثَّانِيَةَ فَنَهَاهُ. ثُمَّ أَتَاهُ الثَّالِثَةَ، فَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: تَزَوَّجُوا الْوَدُودَ الْوَلُودَ فَإِنِّى مُكَاثِرٌ بِكُمْ.[1]
Ma’kil b. Yesar’dan (r.a.) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “Adamın biri Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek;
– Ben güzel ve soylu bir kadın buldum, yalnız çocuk doğurmuyor, onunla evlenebilirmiyim? diye sordu. Resûl‑i Ekrem:
– “Hayır”, diye cevap verdi. Sonra adam ikinci defa geldi, yine menetti. Üçüncü defa geldi, bunun üzerine;
– (Kocalarını) çok seven, doğurgan kadınlarla evlenin. Çünkü ben (kıyamet gününde) diğer ümmetler(in peygamberlerin)e karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim” buyurdu.
HİKÂYE
Kaffal isminde bir kişi anlatır: Bir komşum vardı. Evlenmekten kaçardı. Bir gece uykusundan uyanarak ayağa kalktı.
“Beni evlendirin. Belki Allah Teâlâ bir çocuk nasip eder.” dedi. Bunu duyan hizmetçiler durumu sorduklarında, şunları anlattı:
“Rüyamda kıyametin koptuğunu gördüm. Allah’ın bütün mahlukatı haşr meydanına toplanmış, ben de onların içindeyim. Çok susamış vaziyetteyim. Ellerinde nurdan mendil ile örtülmüş, gümüşten ibrikler olan bir çok çocuk geldi. İnsanların hallerini bir bir sordular. Kendilerinden su istedim, vermediler. ‘Bu sudan sana nasip yoktur. Biz anne ve babalarımıza dünyada doymadık. Yüzlerine hasret idik. Bu suyu onlara veririz. Seninse bizim aramızda çocuğun yoktur’ dediler. Kendilerine, ‘Siz kimlersiniz?’ diye sordum; ‘Biz müslümanların henüz çocukken ölen çocuklarıyız’ dediler.”
NASİHAT
Azizler! Sizin de sevimli ve güzel çocuklarınız ölürse, mahzun olmayın. Kıyamet gününde size gelerek, şefaat ederler ve yol gösterirler. Mihnet ve sıkıntılardan kurtarırlar. İnşaallah.
Darîr Mustafa Efendi, 100 Hadis 100 Hikâye (Haz. Doç. Dr. Selahattin Yıldırım-Dr. Necdet Yılmaz), İstanbul: Dârülhadis, 2007, s. 89-90.
[1] Sahihtir. Ancak sahih olması, başka rivayetlerle desteklenmesi açısındandır. Yer aldığı kaynaklar için bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 3; Nesâî, Nikâh 11; Hâkim, el-Müstedrek, I, 162; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 158, 254.; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, VII, 131; a.mlf., Şuabü’l-Îmân, IV, 382; Taberânî, el-Mucemü’l-Kebîr, XX, 508; a.mlf., el-Muecmü’l- Evsat, V, 207; İbn Hibbân Sahih, IX, 338; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, IV, 252, 258; Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, I, 348;