Osmanlı Dönemine Kadar Darülhadisler:
Arapça “dâr” ve “hadis” kelimelerinden müteşekkil olan dârülhadis terkibi, hadis okutulan yerleri, özellikle de hadis eğitimi ve öğretimi yapılan medreseleri ifade etmek için kullanılmaktadır. Dârülhadisler, medrese geleneği içinde bir ihtisaslaşma sonucunda ortaya çıkmışlardır. Yücel’e göre, bu ihtisaslaşma, ilk asırlardaki hadis toplama ve tasnif devrinden sonra, eldeki malzeme üzerinde çalışılacak mekân ve eğitim-öğretim kurumlarının tesisine duyulan ihtiyaçtan kaynaklanmıştır.[1]
Gerçekten İslâm’ın başından itibaren canlılığını sürdüren hadîs eğitimi ve öğretimi daha ilk asırlarda Müslümanların yaşadıkları şehir ve kasabalardaki büyük camilerde zamanla binlerce kişinin katıldığı ilim halkalarına dönüşmüş ve hadisler İslâm’ın ikinci ana temeli olarak geniş kitlelerin ilgi odağı haline gelmiştir. Nitekim İmam Buharî, Basra’ya geldiğinde mescitte binlerce talebenin katıldığı ilim meclislerinde hadîs dersleri vermişti.[2] Daha sonraki dönemlerde ise ilim halkalarının hadîs eğitimi hususunda yetersiz kalması üzerine müstakil müesseselerin kurulduğunu görmekteyiz.
Bahsigeçen ihtiyaçlar yanında darülhadislerin teşekkülünde bâtınî cereyanların zararlı etkileriyle mücadelede, hadis ve sünnetin yöntem olarak kabul edilmesinin de büyük rolü vardır. Nitekim dârülhadisin ilk bânisi olan Nureddîn Mahmûd Zengi’nin, Sünni hareketi ihya ve Şii fikirlere mukavemet gösterme projesinde hadis eğitimi önemli bir yer tutmaktadır.[3] Hadis eğitimiyle ilgili ilk kurumsal yapı Darüssünne[4] ismiyle Nişapur’da ortaya çıkmakla birlikte darülhadis ismi ile ilk defa XII. Asırda Dimaşk’ta karşılaşıyoruz. Bu darülhadis Atabeg Nureddin Mehmed Zengî tarafından büyük muhaddis ve tarihçi İbn Asakir (ö. 571/1175) adına tesis edilmiş ve kurucusuna nispetle de Darülhadis-i Nuriyye adıyla anılmıştı.
Eyyubîler ve Memlüklüler döneminde de Dimaşk’ta Fâzıliyye,[5] Urviyye,[6] el-Eşrefiyyetü’l-Cevvâniyye,[7] el-Eşrefiyyetü’l-Berrâniye,[8] Kürûsiyye,[9] Nâsıriyye,[10] Şukayşakiyye,[11] Sükkeriyye,[12] Nefîsiyye,[13] Sâmeriyye[14] ve Devâdâriyye[15] gibi birçok yeni darülhadîs tesis edilmiştir. 631’de (1233) tamamlanan Bağdat’taki Müstansıriyye Medresesi’nde dört Sünnî mezhepten müderrisler yanında ayrıca bir şeyhü’l-hadîs bulunuyordu.[16] Sultan Laçin de(1297-99) Mustansıriye’yi model alarak İbn-i Tolun Camii bünyesinde kurduğu medresenin vakfiyesinde 20 hadis öğrencisinin bulunmasını şart koşmuştu.[17] Bunlara ilaveten XIII. Asırdan itibaren Mısır’da da darülhadislerin yapılmasına başlanmış, burada ilk olarak Kâmiliyye Dârülhadisi[18] tesis edilmişti.
XIV. Asra gelindiğinde ise sadece Mısır’da yüzlerce darülhadîs ve hadîs meclislerinin varlığından söz edilmektedir. Kaynak bilgilerinden hadis öğretimiyle ilgili bazı ıstılahların zaman içinde yerleştiği anlaşılıyor. Mesela İbn Tolun’un naklettiğine göre Memlükler dönemi medreselerinde; Hadis hocalarına muhaddis, şeyhü’l-hadîs ve şeyhü’r-rivâye deniyordu. Muhaddis; bölgesindeki hadis şeyhlerini, onların doğum ve ölüm tarihlerini ve ilmî durumlarını bilirdi. Şeyhü’r-rivâye muhaddislerin rivayet ettiği hadislerin lafızlarını tashih ederdi. Hadisle ilgili bölümlerde yardımcıya müstemlî, dil hocalarına nahvî denirdi. Hadis hocaları da Kıraat hocaları gibi şeyh (şeyhü’l-kırâa) olarak adlandırılırdı. Hadis derslerinde cerh ve ta‘dîl bilgisi, ricâl ilmi gibi konular da görülürdü.[19]
İslâmî geleneğin aktarılmasında büyük önemi hâiz darülhadisler, fetihlerle Suriye ve Mısır gibi asırlardır İslâm memleketlerinden sayılan bölgelerin dışına da taşmıştır. Nitekim İslâmiyet’in Hindistan’a girişiyle birlikte İslâm toplumunun Suffe tarzı eğitim metodu buralara da taşınmış camilerde kurulan ders halkalarının merkezinde hadis yer almıştır. Gazneliler devrinde Sultan Mesud zamanında Lahor’a gelen hadis ve tefsir âlimi Şeyh Mehmed İsmâil Lâhûrî’nin vefatına (448/1056) kadar burada ders verip öğrenci yetiştirdiği bilinmektedir.
Delhi Sultanı Kutbüddin Aybeg’in kurduğu medreseler zamanla yaygınlaşmış ve Bâbürlüler devrinde eğitim ve öğretim daha sistemli bir hale gelmiştir.[20] Aynı şekilde Darülhadisler Anadolu’da da Selçuklular vasıtasıyla tesis edilmişti. Nitekim bu bölgede, ihtilaflı bilgilere göre ilk olarak kurulan ve miladi XIII. Asrın ortalarına tekabül eden Çankırı[21] Dârülhadisi’nden sonra Konya İnce Minare Dârülhadisi,[22] Sivas Sâhibiye Dârülhadisi,[23] İlhanlılar tarafından yaptırılan Erzurum Ahmediyye Dârülhadisi[24] gibi hadîs eğitimi ve öğretiminin yapıldığı müesseseler mevcuttu.
Diğer taraftan, darülhadisler ihtisas medreseleri olarak kabul edilmekle birlikte[25] başlangıcından itibaren tarihî seyri takip edildiğinde ve müderrislerinin pâyeleri dikkate alındığında bütün darülhadislerin birer ihtisas medresesi olmadığı anlaşılır. İbn Asâkir’in ders verdiği Nûriyye Dârülhadisi, İbnü’s-Salâh ve Muhyiddin en-Nevevî’nin hocalık yaptığı Eşrefiyye ile muhtemelen Kahire’deki Kâmiliyye ve Bağdât’taki Müstansıriyye Dârülhadisleri gibi Anadolu dışındaki bir kısım dârülhadislerle Selçuklular devrinde kurulan Konya İnce Minareli Medrese ve Sivas Gökmedrese Dârülhadislerinin birer ihtisas medresesi olduğu kabul edilebilirse de diğer yüzlerce dârülhadisin bu niteliği taşıdığı söylenemez.[26] Nitekim bir tasnife göre darülhadisler; a.Sadece hadis okutulan dârülhadisler, b. Hadisle birlikte tefsir okutulan dârülhadisler, c. Hadis, tefsir ve fıkıh okutulan dârülhadisler şeklinde üçe ayrılabilir.[27]
Gerek Osmanlı öncesinde gerekse Osmanlı döneminde, darülhadislerin çalışma usulleri, uygulamaları ve ders müfredatı gibi konularda temel bilgiler öncelikle onların vakfiyelerinde yer almaktadır. Sözgelimi İmam Subki’nin nakline göre; Eşrefiyyetü’l-cevvaniye’de; hadis tahsili için uzaktan gelenler dârülhadiste misafir edilmekte ve her birine günlük bir ücret tahsis edilmekteydi. Keza, hadis alma işini tamamlayanlara da 30 dinarlık bir para veriliyordu. Hadis öğrencileri bursluydu ve bursları gayretleri oranında arttırılır, hadis kitaplarından birini ezberleyecek kadar çalışkan olanlar nâzır tarafından ayrıca ödüllendirilirdi.
Dârülhadis’de, kütüphanedeki kitapları muhafaza etmek, bunları okuyuculara çıkarmak, eserlerin tamiri ve yeni kitap sağlanması için nâzıra bilgi vermek gibi görevleri olan maaşlı bir kütüphaneci ile bir mürettip, bir nakîb, bir kapıcı ve iki müstahdem görev yapmaktaydı. Dımaşk dârülhadislerinde Sahihayn, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî’nin Sünen’leri, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’i gibi meşhur hadis kitapları yanında fıkıh, tefsir ve kırâat-i seb‘a da okutulurdu. Buralarda okuyan öğrencilerin arasına girebilmek için genel eğitim veren medreselerde belli bir seviyeye kadar çıkmak gerekiyordu.[28]
“Osmanlı İlim Geleneğinde İstanbul Dârülhadisleri ve Müderrisleri”, Prof. Dr. Selahattin YILDIRIM Prof. Dr. Cihan OKUYUCU, İstanbul, 2021, s. 25-28.
[1] Ekrem Yücel, “Osmanlı Devri Darülhadisleri ve Hadis Eğitimi”, Ankara Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2012, s. 28-29, 32.
[2] Ali Yardım, “Darülhadis”, DİA, VIII: 528.
[3] Yücel, a.g.t., s. 18.
[4] IV. Asrın ilk yarısında Nişapur’da ortaya çıkan Darüssünne eğitim merkezi, müftü ve muhaddis Ebu Bekir Ahmed es-Sıbgî (ö. 342/954) tarafından kurulmuştur. Bkz: Ali Yardım, “Darülhadis”, DİA, VIII; 528.
[5] Vezir Kadî el-Fâzıl tarafından yaklaşık 593/1196 tarihinde tesis edilmiştir. Bkz: Yardım, a.g.m, DİA,VIII, 528.
[6] Emeviyye Camii bünyesinde bulunmaktadır. 617/1220 tarihinde yaptırılmıştır. Bkz: Yardım, a.g.m, DİA, VIII, 528.
[7] el-Melikü’l-Eşref Musa tarafından 630/1232 tarihinde tesis edilmiştir. Bkz: Yardım, a.g.m, DİA, VIII, 528.
[8] Bu darülhadis de el-Melikü’l-Eşref Musa tarafından 634/1236 tarihinde kurulmuştur. Bkz: Yardım, a.g.m, DİA, VIII, 528.
[9] Dimaşk beytülmalinde görevli Cemaleddin b. Kürûs tarafından 641/1243 tarihinde kurulmuştur. Bkz: Yardım, a.g.m, DİA, VIII, 528.
[10] el-Melikü’n-Nâsır II. Selahaddin tarafından 654/1256 tarihinde tesis edilmiştir. Bkz: Yardım, a.g.m, DİA, VIII, 528.
[11] İbn Şukayşika tarafından 657/1259 tarihinde tesis edilmiştir. Bkz: Yardım, a.g.m, DİA, VIII, 528.
[12] Sultan Baybars tarafından 674/1275 tarihinde yaptırılmıştır. Bkz: Yardım, a.g.m, DİA, VIII, 528.
[13] Nefis İsmail el-Harranî tarafından 696/1297 tarihinde kurulmuştur. Bkz. Yardım, a.g.m, DİA, VIII, 528.
[14] Seyfeddin es-Samerrî tarafından 696/1297 tarihinde tesis edilmiştir. Bkz: Yardım, a.g.m, DİA, VIII, 528.
[15] Alemüddin Sencer tarafından 698/1299 tarihinde yaptırılmıştır. Bkz: Yardım, a.g.m, DİA, VIII, 528.
[16] Nebi Bozkurt, “Medrese”, DİA, XXVIII:326.
[17] İhsanoğlu, a.g.e, s. 86.
[18] el-Melikü’l-Kâmil Nasırüddin tarafından 621/1224 tarihinde tesis edilmiş, bu müessesenin başına Ebü’l-Hattab b. Dihye getirilmiştir. Bkz:Yardım, a.g.m, DİA, VIII, 528.
[19] Bozkurt, a.g.e, s. 326.
[20] Geniş bilgi için bk.Abdülhamit Birışık, “Medrese, Hint Alt Kıtasında”, DİA, XXVIII: 333-338.
[21] Bu darülhadis Selçuklu atabeglerinden Cemaleddin Ferrûh b. Abdullah tarafından 640/1242 tarihinde yaptırılmıştır. Bkz: Ali Yardım, “Darülhadis”, DİA, VIII, 529.
[22] Selçuklu veziri Sahib Ata Fahreddin Ali (ö. 684/1285) tarafından tesis edilmiştir. Bkz: Yardım, a.g.m, DİA, VIII, 529.
[23] Bu darülhadis konusunda tartışmalar vardır. Geniş bilgi için bkz: Yardım, a.g.m, DİA, VIII, 529.
[24] Bu darülhadis 714/1314 tarihinde yaptırılmıştır. Murad Paşa Camii bitişiğindedir. Bkz: Yardım, a.g.m, DİA, VIII, 530.
[25]Nitekim, 2.Meşrutiyet döneminde teşkil edilen Islâh-ı Medâris Nizamnâmesi’nin Esbâb-ı Mûcibe Lâyihası’nda ; “Dâru’l-hadis ve dâru’l-kurrâ gibi unvanlar, eslâf-ı izâmın kıymet-i ihtisası, bihakkın takdir eylediklerinin burhân-ı beliğu’l-beyan olup” ifadesi yer almakta; keza Osman Ergin; “Dâru’l-hadisler, medreselerden yüksek bir ihtisas müessesesi idi.” demektedir. Zikredilen bu hususlar dârülhadislerin bir ihtisas medresesi olduğunu ve ilmî bir birikime ihtiyaç duyduğunu ispatlar mahiyettedir. (Yücel, a.g.t, s. 23)
[26] Ali Yardım, “Anadolu Selçukluları ve Osmanlılarda Darülhadis”, DİA, VIII: 531.
[27] İbrahim Kutluay, “Osmanlı Döneminde XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Kurulan Dârülhadislerin Müfredatı, İlmî Seviyeleri ve Kadı-zâdeliler Hareketinin Dârülhadislerin Çoğalmasındaki Rolü.” Mîzânü’l-Hak: İslami İlimler Dergisi, 9 (Aralık 2019), s. 18.
[28] Nebi Bozkurt, “Darülhadis”, DİA, VIII: 529.