SOFYALI BÂLÎ EFENDİ
(960/1553)
Hayatı
Bâlî Efendi bugünkü Arnavutluk sınırları içinde bulunan Ustrumca’da doğdu.[1] Sofya ve İstanbul’da tahsilini tamamladı.[2] Halvetî şeyhlerinden Kasım Çelebi’ye (ö. 924/1518) intisap etti. Kanûnî Sultan Süleyman’ın takdir ve iltifatını kazandı. Onun bazı seferlerine “ordu şeyhi” sıfatı ile katılarak orduya manevî destek verdi.[3] Sofya yakınlarında Sâlihiye’de vefat etti. Sonraki yıllarda Abdülaziz oğlu Kadı Abdurrahman isminde bir
şahıs tarafından aynı yerde adına cami, türbe ve zaviye yaptırıldı.[4] Vefat tarihi kaynaklarda 950/1543[5] ve 960/1553[6] olarak verilmektedir.
Halvetiyye’nin önemli şubelerinden Cemâliyye’ye mensup olan Bâlî Efendi Taşköprizâde’nin ifadesine göre, “âlim, ilmiyle âmil, kendisini ibadet ve müridlerinin terbiyesine vermiş, şeriatın sınırlarını korumak hususunda son derece dikkatli ve gayretli ve aynı zamanda tarikat âdâb ve erkânını gözeten bir mürşiddir.”[7]
Bâlî Efendi, bir müddet İstanbul’da Zeyrek Camii bitişiğindeki Semerci İbrahim Efendi Tekkesi’nde (Akşemseddin Tekkesi)[8] faaliyet gösterdikten sonra Sofya’ya giderek oraya yerleşmiş ve vefatına kadar halkı irşad ile meşgul olmuştur.[9] Temsil ettiği tarikat usul ve âdâbıyla başta Kurt Mehmed Efendi (Şeyh Mehmed b. Ömer) (ö. 996 veya 997/1589) ve Nûreddinzâde Mustafa Muslihuddin (ö. 981/1574) olmak üzere dört yüz kadar halife yetiştirmiştir.[10]
Eserleri
Bâlî Efendi hem zâhirî ilimlerde hem de tasavvufî meseleler hakkında eserler vermiş velûd bir müelliftir. Eserlerinde çok tartışılan fikrî-tasavvufî meseleler karşısında orta bir yol tuttuğu görülmektedir.[11] Bâlî Efendi, âlim olduğu kadar aynı zamanda kuvvetli bir divan şairidir.[12] Mutasavvıfâne şiirler de kaleme almıştır.[13] Eserleri şunlardır:
- Şerhu’l-Fusûs.[14]
- Atvâr-ı Seb’a.[15]
- Risâletü’l-kazâ ve’l-kader.[16]
- Kıssa-i İbrahim Aleyhisselâm.[17]
- Risâletü’t-tasavvuf.[18]
- Mecmûatü’n-nasâih.[19]
- Vâridât.[20]
- Risâle fî Şerâiti kabûli’d-duâ.
- Kelimât-ı müteallika bi-îmânı Fir’avn.[21]
- Risâle fi’l-Mâhiye.[22]
- Mektûbu Bâlî Efendi.[23]
- Nukûdun Vakfının Men’i Doğru Olmadığına Dâir Padişaha Arîza.[24]
- Risâle Der Sîret-i Pâdişâhân-ı Pîşîn.[25]
- Risâle-i Gencîne-i kader.[26]
- Şerhu Hadîsi Küntü kenzen mahfiyyen.
- Şerhu Hadîsi’l-evvel mine’l-Meşârik.
Şerhu Hadîsi Küntü kenzen mahfiyyen.
Mutasavvıflarca kudsî olarak rivayet edilen hadisin tasavvufî üslupta şerh ve izahına dairdir.[27] Her hangi bir girişe yer vermeden hadisin metni yazılmakta ve ardından şerhine başlanılmaktadır. Adı geçen kısa şerhte âlimimiz rivayetlere yer vermeden varlığın meydana geliş biçimi ile alakalı tasavvufî bakış açısını yansıtan bilgiler vermektedir.
Şerhu Hadîsi’l-evvel mine’l-Meşârik
Süleymaniye Kütüphanesi, Dârulmesnevî Koleksiyonu, 55 numarada bulunan yazmanın 44a-45b varakları arasında yer almaktadır.
Meşârikü’l-envâr’ın “Kim Allah’a ve Resûlü’ne îmân eder, namazı kılar, Ramazan orucunu tutarsa, ister hicret etsin isterse doğduğu yerde oturup kalsın. Onu cennete koymak Allah için bir hak olur” şeklindeki ilk hadisinin şerhidir.
Âlimimiz hadisin metnini verdikten sonra izahına geçmiştir. Şerhte âyet ve hadislere dayanmış bunları tasavvufî bakış açısıyla yorumlamıştır. Bâlî Efendi’ye göre, fakirler ümmetin en hayırlısıdır. Fakirler zekat ve hacdan muaf tutuldukları için hadîs-i şerifde cennete girecekler olarak zekat ve hac vazifesini yapanlar sayılmamıştır. Yukarıdaki şartları yerine getiren kimseyi cennete girdirmek Allah için hak olduğu halde, zengin olur ve zekat ve hac vazifesini yerine getirirse onun sevabı başkadır. Sabırlı ve salih fakir şükreden salih zenginden faziletçe daha üstündür. Netice olarak namaz ve orucun farziyyeti hac ve zekatın farziyyeti gibi değildir.
Bu yazı Dârülhadis Araştırma Projeleri kapsamında yayın hazırlıkları halen devam etmekte olan “Osmanlı Muhaddisleri Ansiklopedisi” başlıklı çalışmadan alınmıştır.
[1] Mecdî, Şekâik Tercümesi, 521; Osmanlı Müellifleri, I, 42.
[2] Osmanlı Müellifleri, I, 42.
[3] Mecdî, Şekâik Tercümesi, 521; Sicill-i Osmânî, II, 4; Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, I, 305; Ekrem Işın, “Bâlî Efendi”, Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, I, 288.
[4] Mecdî, Şekâik Tercümesi, 521; Sicill-i Osmânî, II, 4.
[5] eş-Şekâik, 540.
[6] Mecdî, Şekâik Tercümesi, 521; Sicill-i Osmânî, II, 4; Osmanlı Müellifleri, I, 42; Mu’cemü’l-müellifîn, III, 38.
[7] eş-Şekâik, 540; Mecdî, Şekâik Tercümesi, 521.
[8] M. Baha Tanman, “Semerci İbrahim Efendi Tekkesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, VI, 519; Reşat Öngören, Osmanlılar’da Tasavvuf, İstanbul 2000, 47.
[9] Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ-yı Ebrâr, I-V, Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 2305-2309, III, 227; Öngören, a.g.e., 47-48.
[10] Vassâf, Sefîne, III, 227; Öngören, a.g.e., 48.
[11] Mustafa Kara, “Bâlî Efendi, Sofyalı”, DİA, V, 21. Bâlî Efendi, Bedreddin Simâvî’nin görüşlerini tenkit etmiştir. Bu konuda padişaha sunduğu bir mektup için bk. M. Şerafeddin Yaltkaya, Simavne Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin (haz. Hamit Er), İstanbul 1994, 164-166.
[12] Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, I, 306.
[13] Sadeddin Nüzhet Ergun, Türk Şairleri, I-II, İstanbul 1936-45, I, 739-740.
[14] Arapça olarak kaleme alınan eser basılmıştır (İstanbul 1309).
[15] Türkçe’dir. Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 2927.
[16] Süleymaniye Ktp., Dârülmesnevî, nr. 55 (20b-39a).
[17] İstanbul Üniversitesi Ktp., nr. T.2410.
[18] Süleymaniye Ktp., Tahir Ağa, nr. 433.
[19] Türkçe’dir. Süleymaniye Ktp., İzmirli İ. Hakkı, nr. 350.
[20] Türkçe’dir. Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 2338.
[21] Süleymaniye Ktp., Lala İsmail, nr. 708 (168a-170a. Müellifimizin Fusus Şerhi’nden ilgili bölüm aynen aktarılmıştır.).
[22] Süleymaniye Ktp., Carullah, nr. 2079 (30b-35a).
[23] Süleymaniye Ktp., M. Ârif-M. Murad, nr. 213 (27b-30a. Bâlî Efendi’nin Rüstem Paşa’ya gönderdiği bir mektubun suretidir.).
[24] Süleymaniye Ktp., Hekimoğlu, nr. 404 (228b-229b).
[25] Süleymaniye Ktp., Hekimoğlu, nr. 589 (1b-31a).
[26] Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3457 (139b-140b).
[27] Hasan Kamil Yılmaz, Tasavvufî Hadîs Şerhleri ve Konevî’nin Kırk Hadîs Şerhi, İstanbul 1990, 75. Nüshaları: Süleymaniye Ktp., Fatih, nr. 5381 (170b-172a. Müstensihi ve istinsah tarihi kaydedilmemiştir.); Aynı Ktp., Lâleli, nr. 3711 (148a-148b); Aynı Ktp., Tırnovalı, nr. 1864; Aynı Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 2725; Aynı Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 3253 (33b-34b); Aynı Ktp., Dârülmesnevî, nr. 55 (18a-19a); Aynı Ktp., Halet Efendi İlavesi, nr. 212 (12b-16a varakları arasında bulunan bu nüshanın bazı bölümleri rutubetten dolayı mürekkep dağılması nedeniyle okunamamaktadır.).