RAMAZAN ORUCU GEÇMİŞ GÜNAHLARI SİLER

12- عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِىَ اللّٰه عَنْهُمَا قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰه صَلَّى اللّٰه عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ: مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَ احْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ.

12- İbni Abbâs’dan (r.a) rivâyet edildiğine göre Resûlul­lah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, onun geçmiş günahları bağışlanır.[1]

İbni Abbas hadisinde farz ibadetlerin ve sevap kazanmak gayesiyle yapılan her çeşit nâfile amelin makbûl olabilmesi iki önemli şartın varlığına bağlanmıştır. Bunlaran birincisi Allah’a iman; ikincisi, ihlâs ve samimiyettir. Bu iki husus hadisde “îman ve ihtisâb” kelimeleri ile ifade buyrulmuştur. Bunun anlamı, bir işi Allah rızasını hesaba katarak, karşılı­ğını yalnızca ondan bekleyerek yapmak, riya ve gösterişe kaçmamak demektir.

İbadet inancın tezahürü olduğuna göre, insan inanma­dan nasıl ibadet eder diye bir soru akla gelebilir. Bir şeyin hak ve doğru olduğuna inandığı halde onu ihlas ve samimi­yetle değil de riya, gösteriş, korku ve itibar gibi bir takım sebeplerle yapanlar olduğu gibi; inanmadığı halde inanmış gibi görünüp dünyevî gayelerinin gerçekleşmesi için bir ta­kım güzel iş ve ibadetler yapanlar da olabilir.

İmam İbnü-l Kayyim el-Cevziyye, “İyyake na’budu ve iyyake nestaîn” ayetinin hakkını verebilmenin, her çeşit iba­dette ihlas ve sünnete ittiba gibi iki önemli şarta bağlı oldu­ğunu ifade ettikten sonra, insanların bu hususta dört kısma ayrıldıklarını söylemiştir:

  1. Kitab’a uyanlar: Bunlar îman ve ihtisab prensibi içinde her türlü ibadeti Allah için ve Sünnet’e uygun olarak yaparlar. İnsanların takdirlerini ve tenkitlerini dikkate al­mazlar. Öyle ki insanlar onların nazarında kimseye fayda ve zarar vermeye muktedir olamayan mezarlardaki ölüler me­sabesindedirler.
  2. Kitabına uyduranlar: Bunlar dünyevî birtakım ga­yelerinin gerçekleşmesi için insanlara gösteriş yaparak inanmadıkları halde bazı iyi işleri yaparlar. Ancak îman ve ihtisab ehli olmadıkları için icraatlarında ihlas ve samimiyet bulunmaz. Mahlukatın en şerlileri ve Allah’ın en çok gazap ettiği insanlar bunlardır.
  3. İbadetleri halis olup isabetli olmayanlar: Bun­lar îman ve ihtisab ehli olup bütün ibadetlerini Allah rızası için yapmaya özen gösteren, ancak Sünnet bilgileri olmadığı için Sünnet’e ittibaları olmayan bazı cahil âbidlerdir.
  4. İbadetleri isabetli olup halis olmayanlar: Bun­lar dış görünüşleri itibariyle amellerini Sünnet’e uydurmaya çalışırlar. Ancak gayeleri, Allah’ın rızasını kazanmak değil, riya ve gösteriştir.[2]

“Kim Ramazan orucunu tutarsa” sözü, ayın tamamını oruçlu geçirmeyi ifade eder. Çünkü bütün Ramazan günle­rini oruçla geçirmeyen kimseye örfen ‘oruç tuttu’ denilmez. Fakat oruç tutmaya niyet ettiği halde bir mazeretten dolayı tutamayan kimse vaad edilen müjdeye erer.

Hadisin haber verdiği müjde, günahı olanları kapsamak­tadır. Günahı olmayanlara gelince, onlar oruç tutmakla de­recelerini daha da yükseltmiş olurlar. Dolayısıyla îman ve ihtisab ölçüleri içinde tuttukları oruç ibadetinin mânevî at­mosferinden daha çok faydalanırlar. Peygamberler ve onla­rın sünnetine en güzel şekilde ittiba eden ilim ve irfan sa­hipleri bu durumdadırlar.

Affedileceği müjdelenen günahlar hangileridir?

Hadisin zâhirine bakılırsa, geçmiş günahların küçükleri gibi, büyükleri de affolunacaktır. Ancak bu gibi hadislerin yorumunda ulemanın tercihi, yalnız küçük günahların kast edilmiş olmasıdır. Nitekim beş vakit namazın, iki cumanın ve iki Ramazan’ın büyük günahlardan kaçınılmak şartı ile aralarındaki küçük günahlara keffaret olacağı bir önceki hadiste açıkça ifade edilmişti.[3]

———————————————————————————————————————————————————-

Doç.Dr. Selahattin Yıldırım, Resûlüllah’ın Dilinden RAMAZAN ve ORUÇ, İstanbul Darülhadis: 2007, 71-73.

[1]          Buhârî, Îman 28, Savm 6; Müslim, Müsâfirîn 175; Ebû Dâvûd, Ramazan 1; Tirmizî, Savm 1; Nesâî, Sıyam 39; İbni Mâce, İkâmet 173, Sıyam 2.

[2]          Ahmet Hüseyin Ka’kû, a.g.e., II, 65-66.

[3]          Müslim, Taharet, 16.