15- عَنْ عَمْرٍو بْنِ الْعَاصِ رَضِىَ اللّٰه عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ: فَصْلُ مَا بَيْنَ صِيَامِنَا وَ صِيَامِ أَهْلِ الْكِتَابِ أَكْلَةُ السَّحَرِ.
15- Amr b. el-Âs’dan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bizim orucumuz ile ehl-i kitab’ın orucu arasındaki en önemli fark, sahur yemeğidir.”
16- عَنِ الْمِقْدَامِ رَضِىَ اللّٰه عَنْه قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ: عَلَيْكُمْ بِغَدَاءِ السَّحُورِ فَإِنَّهُ هُوَ الْغَدَاءُ الْمُبَارَكُ.
16- el-Mikdam b. Ma’dîkerib’in (r.a) rivâyet ettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sahura devam edin. Çünkü sahur mübârek bir yemektir.”
Ramazanı başka bir boyutuyla ele alan bu iki hadisi bir arada açıklamaya çalışacağız. Ramazan orucunun hayatımıza kazandırdığı güzelliklerden biri de sahura kalkmaktır. Sahurda hem maddî, hem de manevî bereket olduğu için Efedimiz bizleri sahura kalkmaya teşvik etmiştir.
İnsanda iyilik temayüllerini canlandıran, yaratılış mayamıza kudret eliyle ekilen fazilet tohumlarını yeşerten, gönüllerde hakikat baharını açan, cehennem kütüklerini cennet ağaçlarına çeviren bir ibadet olan orucun, bizim açımızdan çok önemli bir boyutu olan sahur, seherde uyanık olmak, Allah’la alış veriş yapabilme imkânına sahip olmak demektir. Seher, insanın mâneviyat kovasını îman çeşmesinden ağzına kadar doldurabileceği feyizli bir zamandır. Maneviyat çarşı pazarının en hareketli, en verimli ânıdır. Seheri kaçıran pazarın en canlı ânını kaçırmış, sebze meyve yerine filesini çerçöp ve ıvır zıvırla doldurma bahtsızlığına maruz kalmıştır. Hasan Basrî şöyle demiştir: “Geceler gündüz hâline gelmedikçe, bana hiçbir sır fetholunmadı.”
Sahur Vakti ve Sahurluk Miktarı
İslam âlimleri sahur vaktinin ne zaman başlayacağı konusunda fikir beyan ettikleri gibi sahurluk miktarının en azının ne olduğu konusuna da açıklık getirmişlerdir.
el- Bâcûrî, sahur vaktinin gece yarısından sonra gireceğini, gece yarısından önce yiyip içmenin sahur sayılmayacağını ve sünnetin yerine getirilmiş olmayacağını söylemiştir.
İmam Şâfiî, sahurun gerçekleşmesi için az da olsa bir şey yiyip içmek gerekir demiştir. Ancak Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in:
“Sahurun tümü berekettir. Bir yudum su ile de olsa, sahuru terk etmeyin. Çünkü Allah ve melekleri, sahura kalkanlara salât ederler.” hadisi, bir miktar su içmekle de sahurun gerçekleşeceğine delil kabul edilmiştir.
“Gündüz orucunu eda edebilmek için sahur yemeğinden, gece ibadetini yerine getirmek için de öğlen uykusundan yardım (kuvvet) alın.” hadisi ise, su ile yetinenlerin sahura kalkmış sayılmayacakları tarzında yorumlanmıştır.
Sahura kalmaktan esas maksat, oruç tutanı gündüzün açlık ve susuzluğuna karşı güçlendirmek olduğuna göre, sadece yemek veya sadece su içmekle yetinenler sünnetin bir kısmını yerine getirmiş, bir kısmını ise terk etmiş olacaklardır.
Sahuru gecenin son vaktinde yapmak müstehaptır. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sahurun tehir edilmesini teşvik eder ve şöyle buyururdu: “Üç şey, peygamberlerin ahlakındandır: İftarı acele yapmak, sahuru tehir etmek ve namazda sağ eli sol el üzerine koymak.”
Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetnâme’sinde ilâhî rahmetin inananların üzerine nisan yağmuru gibi indiği sahur vaktini gafletle geçirmekten uzak olmanın önemini şu beyitleriyle hârikulâde bir üslûpla dile getirir:
Ey dîde nedir uyku, gel uyan gecelerde,
Yıldızların et seyrini seyrân gecelerde.
Bak hey’et-i âlemde, bu hikmetleri seyr et,
Bul sânıı, ol âna hayrân gecelerde.
Çün gündüz olursun nice ağyâr ile gâfil,
Koy gafleti dildârdan utan gecelerde.
Gafletle uyumak ne revâ abd-i fakîre,
Şefkatle nidâ eyleye Rahmân gecelerde.
Cümle geceyi uyuma, Kayyûm’u seversen,
Tâ hayy olasın Hayy ile, ey cân gecelerde.
Âşıklar uyumaz gece, hem sen uyuma kim,
Gönlün gözüne görüne, cânân gecelerde.
Dil, beyt-i Hudâ’dır, onu pâk eyle sivâdan,
Kasrına nüzûl eyler, ol Sultân gecelerde.
Az ye, az uyu, hayrete var, fânî ol ândan,
Bul cân-ı bekâ, ol âna mihmân gecelerde.
Allah için ol halka mukârin gece gündüz.
Ey Hakkı, nihân aşk oduna yân gecelerde.
Rahmân ve Rahîm olan Allah, bütün geceler melekleri vasıtasıyla kullarına nidâ eder. Onları engin rahmet deryasına dalmaya çağırır. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Hz. Câbir’den rivâyet edilen hadislerinde şöyle buyurur: “Geceleyin öyle bir zaman vardır ki, müslüman bir kimse o zamana rastlayıp Allah’dan dünya ve âhirete dair hayırlı bir şey dilerse, Allah ona dilediğini verir. Bu, her gece böyledir.”
Bu hadis, duâların, her gece mutlak sûrette kabul edildiği bir icabet saatinin bulunduğunu ifade etmektedir. O saate tesadüf etmek umuduyla, müminlerin geceleri ibadet ve taatla ihya etmeleri gerekmektedir. Gecenin gündüzden daha üstün olduğunu iddia eden âlimler bu hadisi delil göstermektedirler. Çünkü her gecede bir icabet saati vardır. Gündüzün ise bu saat, yalnız Cuma gününde vardır, demektedirler.
Bir başka hadis şöyledir:
“Rabbimiz her gece, gecenin son üçte ikisi geçince dünya semasına iner de, ‘Hani bana duâ eden, onun duâsını kabul edeyim. Hani benden bir şey isteyen, istediğini vereyim. Hani benden mağfiret dileyen, onu mağfiret edeyim! der.” Allah’ın inmesi demek, yeryüzündekilerin isteklerini kabul etmesi ve onlara teveccüh buyurması demektir.
Hadîs-i şerîf, rahmet saatinin tanyeri ağarıncaya kadar devam ettiğine delâlet etmektedir. Bu hadiste, geceleri tanyeri ağarıncaya kadar duâ ve istiğfarda bulunmaya teşvik, bu gibi mühim ameller için gecenin sonunun evvelinden daha uygun olduğuna tenbih vardır.
Selman-ı Fârisî’nin rivâyet ettiği hadislerinde ise, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Geceleri kalkıp ibadete devam edin! Çünkü bu iş, sizden önceki sâlihlerin âdeti, sizi Rabbiniz’e yaklaştıran, kötülükleri affettiren, günahlarınızı bağışlatan ve bedenden hastalıkları uzaklaştıran bir ameldir.”
Bu üç hadis seher vaktinde ibadet ve istiğfarla meşgul olmayı tavsiye eden onlarca hadisten bir kaçıdır. Konuyla ilgili hadislerin tümü incelendiğinde, seher vaktini ibaadet ve taatle değerlendirmenin müminlere sağlayacağı maddî ve manevî faydaları şöyle sıralayabiliriz:
1. Gece ibadeti, şeytanın insan üzerindeki etki ve baskısını kırar.
2. Gece ibadeti cennete girmeye vesile, cehenneme düşmeye engel teşkil eder.
3. Mahşer günü bütün halk hesap için bekletilirken, gece ibadeti olanlar huzur içinde cennete girerler.
4. Gece ibadeti kan deveranını kuvvetlendirerek bedenin zindeliğini sağlar ve gözlerin nurunu artırır.
5. Baş ağrısı, nezle gibi bazı hastalıkları engelleyip insanı hastalıklara karşı korur.
6. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gece ibadetini insan için şeref ve üstünlük sebebi saymıştır.
7. Oruç tutmada kolaylık sağlayan sahur yemeği, geceleri kalkma, seher vaktinin güzelliklerini yaşama alışkanlığı da kazandırır.
Doç.Dr. Selahattin Yıldırım, “Resûlüllah’ın Dilinden RAMAZAN ve ORUÇ”, Darülhadis yay. S 89-94.