إِذَا ابْتُلِيَ أَحَدُكُمْ بِالْقَضَاءِ بَيْنَ الْمُسْلِمِينَ فَلاَ يَقْضِ وَهُوَ غَضْبَانٌ وَلْيُسَوِّ بَيْنَهُمْ فِي النَّظَرِ وَالْمَجْلِسِ وَاْلإِشَارَةِ

“Ümmet ve ashabımdan birisi Müslümanlar arasında hâkim olmak gibi mühim bir sorumluluk ile imtihan edilirse, dargın, hiddetli ve şiddetli halde iken hüküm vermekten kaçınsın. Bir de birbirinden davacı iki tarafı bir tutarak, onları sorgulama ve cevap vermekte, onlara hitap etmekte, bakışta, işârette, oturtulmalarında tam eşitliğin sağlanmasına riâyet eylesin.”

Bu hususta daha fazla ayrıntı almak isteyen okuyucular, fıkıh kitaplarındaki geniş açıklamalara ve özellikle Mecelle-i Ahkâm-i Adliyye’nin Kitabu’l-Kazâ’sına müracaat etsin. Şurası da daima bilinmelidir ki, hükümlerle alâkalı konularda nerede Müslüman lafzı geçerse, o hüküm-devletin idaresi altındaki-gayrimüslim halkı ve azınlıkları da kapsamaktadır.

———————————————————–

Mehmed Ârif Bey, BİNBİR HADÎS-İ ŞERİF ŞERHİ (Prof. Dr. Selahattin Yıldırım), İstanbul: Dârülhadis, 2013, s. 79.