Mecmaʿu’l-Enhur

Osmanlı fakihi Şeyhîzâde’nin (ö. 1078/1667) Halebî’nin Mülteka’l-ebhur adlı fıkıh kitabına yazdığı şerh.

Mülteka’l-ebhur: Hanefî mezhebi tarihinde “mütûn-i erbaa” adı verilen Abdullah b. Mahmûd el-Mevsılî’nin el-Muhtâr, Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin Kenzü’d-dekaʾik, Sadrüşşerîa el-Evvel’in Vikayetü’r-rivâye fî mesâʾili’l-Hidâye ve Muzafferüddin İbnü’s-Sââtî’nin Mecmaʿu’l-bahreyn adlı eserleri, VIII. (XIV.) yüzyılın başından itibaren gerek fıkıh eğitimi gerekse fetva ve kazâ faaliyetlerinin temel metinleri olarak kabul edilmiştir. Bu eserler arasındaki kapsam ve muhteva farklılıkları, uygulamaya esas olacak mezhep hükümlerinin belirlenmesinde çeşitli problemler doğurmaktaydı. Mülteka’l-ebhur, Osmanlı coğrafyasında kapsam ve muhteva bakımından uygulamaya esas kabul edilecek hükümlerin sınırlarının nihaî şekilde tespitine yönelik giderek artan ihtiyaç neticesinde kaleme alınmıştır. Eserin en önemli özelliği, Hanefî mezhep birikiminden gerek fıkhî faaliyetlerin temelini teşkil edecek meseleler gerekse bu meselelere dair “sahih, muhtâr, esah, müftâ bih, ma‘mûlün bih” gibi kavramlarla yapılan tercihler hakkında VIII. (XIV.) asırdan itibaren azalsa da mevcudiyetini sürdüren bir dizi farklılığı ortadan kaldırmasıdır.

El-MUHTASAR

Hanefî mezhebinde en çok güvenilen temel metinlerden biridir. Mâlikî literatüründe Halîl b. İshak el-Cündî’nin el-Muḫtaṣar’ı için olduğu gibi Hanefî literatüründe de “el-kitâb” dendiği zaman Kudûrî’nin bu eseri kastedilir (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1633). Yaklaşık 12.000 meseleyi içerdiği söylenen el-Muḫtaṣar (a.g.e., II, 1631), diğer klasik fıkıh eserlerinde olduğu gibi kitap ve bab sistemine göre düzenlenmiştir. Birinci kitap tahâret, son kitap ferâiz olup genellikle tahâret, namaz, oruç, zekât, hac, alışveriş, boşama, cinayetler ve dava gibi geniş muhtevalı konular çeşitli alt başlıklara (bab) ayrılmış, diğer bölümler ise “kitab” başlığı altında işlenmiştir. Müellif küçük bir risâle yazmak amacıyla başladığı eserin büyû‘ bölümünü biraz uzatmış, rehin bölümünden itibaren orta bir seviye tutturmuştur; bu sebeple bazı konuların kısa, bazılarının genişçe işlendiği görülür. Özlü muhtevası dolayısıyla eserde Kur’an ve Sünnet’ten delillere çok az yer verilmiş, Hanefî mezhebi dışındaki mezheplerin görüşlerine temas edilmemiştir. Mezhep imamları arasındaki hiyerarşi gözetilerek Ebû Hanîfe’nin veya onun bulunduğu tarafın görüşleri birinci sırada ele alınmış, daha sonra Ebû Yûsuf ve Muhammed b. Hasan’ın ittifak ettiği hususlar, Ebû Yûsuf’un tek başına kaldığı ve Muhammed b. Hasan’ın tek başına savunduğu görüşler zikredilmiştir.