إِذَا أَراَدَ اللهُ بِاْلأَمِيرِ خَيْراً جَعَلَ لَهُ وَزِيرَ صِدْقٍ، إِنْ نَسِىَ ذَكَّرَه٬ُ وَ إِنْ ذَكَرَ أَعاَنَهُ٬ وَ إِذاَ أَرَادَ بِهِ غَيْرَ ذَلِكَ جَعَلَ لَهُ وَزِيرَ سُوء،ٍ إِنْ نَسِىَ لَمْ يُذَكِّرْه٬ُ وَ إِنْ ذَكَرَ لَمْ يُعِنْهُ
“Cenâb-ı Hak herhangi bir idarecinin hayrını murad ederse, ona sâdık bir yardımcı ihsan eder ki; vazîfesinden bir şey unutursa ona hatırlatır, aklına gelenin icrasında yardım eder, o zât-ı âlî de işlerinde muvaffak olur gider. Şayet bir idarecinin hayra ulaşmamasını murad ederse; unuttuğunda uyarmayan, unutulmamış bir şeyin icrasında yardım etmeyen kötü bir yardımcı ile başını derde sokar.”
Bu hadîs-i şerifle Kurretü’l-‘Ayn Efendimiz Hazretleri muavin ve müsteşarın hangi özelliklere sahip olması gerektiğini ve bir âmirin müsteşara/yardımcısına karşı olan vazifesini [Kendisine nasıl bir yardımcı seçmesi gerektiğini] beyan buyurmaktadır.
Mehmed Ârif Bey, BİNBİR HADÎS-İ ŞERİF ŞERHİ (Prof. Dr. Selahattin Yıldırım), İstanbul: Dârülhadis, 2013, s. 83.