Cemaleddin Muhammed Aksarayi (791/1388-1389)
HAYATI:
Tam adı, Ebu’l-Füyûzât Muhammed b. Hamîdüddin b. Mahmud b. Muhammed b. Cemâleddin Aksarâyî’dir. Nisbesinden de anlaşılacağı gibi Aksaraylıdır. Nesli dördüncü kuşaktan Fahreddin er-Razi’ye 606/1210) ulaşır.
Cemaleddin Aksarayi ilk bilgilerini memleketinde elde ettikten sonra devrin önemli ilim ve kültür merkezlerinden Amasya’ya gitti. Orada Fahreddin İlyas er-Rumi’den ders aldı. 763/1361-62’de Amasya kadılığına atandı.768/1366-67 Amasya Kazaskeri olan Pir Nizameddin Muhammed Cürcani’nin vefatı üzerine onun yerine getirildi. Medrese arkadaşı ve Amasya emiri Hacı Sadgeldi Paşa’nın durumu tehlikeye girince Amasya’yı terk edip Konya’ya gitti. 784/1382’de Karamanoğlu Halil Beyzade tarafından Konya kadılığına atandı. Daha sonra Konya’dan doğum yeri olan Aksaray’a geçti.
O dönemde Aksaray Zincirli Medresesi’nde hocalık yapacak kişilerin vakıf şartnamesine göre Cevheri’nin es-Sıhah adlı lügatini ezberleme şartı getirilmişti. Bu şartları taşıyan Cemaleddin Efendi adı geçen medreseye müderris olarak atandı. O da dedesi Fahreddin er-Razi gibi medreseye katır üstünde gidip gelirdi. Onun öğretim faaliyetlerinde zaman kaybını önlemek için kendine özgü birtakım metotlar uyguladığı nakledilmektedir. Buna göre ders verdiği talebelerini üç kısma ayırırdı. Birinci kısma evinden medreseye giderken yol boyunca ders anlatırdı. Yürüyerek ders yaptıkları için bunlara “meşşâiyyûn” denilirdi. İkinci kısım talebe medresenin revaklarında toplanıp ders yapardı; bunlara da “revâkıyyûn” adı verilirdi. En seçkin talebelerinden oluşan üçüncü kısma ise medrese içinde ders verirdi. Büyük dedesi Fahreddin er-Râzî’nin de yürürken ders anlattığı rivayet ediliyorsa da gerçekte yürüyerek ders anlatma Aristo’nun Lise’de (Lykeion) uyguladığı bir metottur. Revâkıyyûn tabiri ise İslâmî literatürde İlkçağ felsefe ekollerinden biri olan Stoa ekolü mensuplarına verilen bir isimdir.
Tedris ve telif alanında birçok hizmetlerde bulunmuş olan Aksarayi’ nin namı etrafa yayılmış duyanlardan bazıları onunla görüşmek ve ondan istifade etmek için Anadolu’ya ilim seferine çıkmışlardır. Seyyid Şerif el-Cürcani de ziyaretine gelenlerdendir. Cürcani yolculuğu esnasında Aksarayi’nin Şerhu’l-İzah’ını incelemiş, eserin aslının şerhten daha açık ve anlaşılır olduğunu görünce ilmi kifayetsizliğine hükmederek geri dönmek istemiştir. Talebelerinden bazılarının ısrarı üzerine yolculuğuna devam eden Seyyid Şerif Karaman’a vardığında Aksarayi’nin vefat haberini almış, burada görüştüğü Molla Fenari ile Mısır’a gitmiştir.
Mecdi Mehmed Efendi, Cemaleddin Efendi’nin amelde Şafii mezhebine tabi olduğunu bildirmekte ise de, Leknevi, dedesi Fahreddin er-Razi’nin Şafii olduğunu Cemaleddin Efendi’nin ise Hanefi mezhebine geçtiğini zikretmektedir.
Cemaleddin Aksarayi’nin yetiştirdiği pek çok talebe vardır. Bunlardan birisi de Amasya’de müderris iken kendisinden dersler alan Molla Fenari (834/1431) olmuştur.
Aksaray’da vefat etmiş olan müellifin vefat tarihi hakkında birkaç farklı tarih verilmiştir. Bunlar arasında Bursalı Mehmed Tahirîn verdiği 791/1388-89 tarihi daha doğru gözükmektedir.
Hakkında Yapılan Çalışmalar:
Doktora Çalışmaları:
Erdoğan Albayrak, “Cemalüddin Aksarayi’nin ‘İzahü’l-İzah’ Adlı Eserinin Meâni”, İstanbul Üniversitesi Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Arap Dili ve Belağatı Bilim Dalı, İstanbul, Devam Ediyor…
Yüksek Lisans Çalışmaları:
Süleyman Özer, “Cemaleddin Aksarayi ve Tefsir Risalesi (Ediksiyon Kritik)”, Marmara Üniversitesi Temel İslam Bilimleri Anabilim dalı Tefsir Bilim Dalı, İstanbul, 2008.
Ali Rıza Kenci, “Cemaleddin Aksarayi ve Ona Nispet Edilen ‘Erbaune Hadisen’ Adlı Eserinin Tahkiki”, Selçuk Üniversitesi Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Hadis Bilim Dalı, Konya, 2009.
İrfan Görkaş, “Cemaleddin Aksarayi’nin Hayatı-Eserleri”, Selçuk Üniversitesi Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Kelam Bilim Dalı, Konya 1995.