Prof. Dr. Cağfer KARADAŞ

Fil olayı bir mucize mi? Kuşların kızgın taş atması doğru mu? Son dönemde bazı müfessirler bu olayın sinekler tarafından çiçek mikrobu atılması, bazı araştırmacılar da volkanik patlama olduğunu ileri sürüyorlar. Bu iddiaların doğruluk derecesi nedir?

İlginç bir tartışma doğrusu. Bakıldığında modern zamanlara kadar bu olay hakkında böyle bir tartışma yok. Günümüzdeki tartışma Elmalılı Hamdi Yazır’ın dediği gibi “maddecilere hoş görünmek için” mi yoksa gerçekten bir bilimsel veriye dayanarak ortaya konulmuş bir görüş mü? Ya da ikisi birden mi? Bu iddiaları ortaya atanlar nedense ümmetin çoğunluğunun görüşünü hiç dikkate almıyorlar da kırıntı tabir edilen veya aykırı/marjinal görüşlere dayanıyorlar?

Bu, önyargılı bir yaklaşım olmaz mı?

Zaten kesin bir şey söylemedim. Dikkat edilirse soru şeklinde ifade ettim. Konunun başında kesin kanaat oluşturmanın doğru olmadığını ben de kabul ediyorum. Ancak meseleyi açıklığa kavuşturmak için öncelikle birtakım soruları sormanın ve ihtimalleri ortaya koymanın gerekli olduğunu düşünüyorum.

Kur’an’da bu olay nasıl zikrediliyor?

Kur’an’da Fil suresinde bu olay şöyle anlatılır: “Görmedin mi? Rabbin fille birlikte gelenlere ne yaptı? Onların planlarını boşa çıkarmadı mı? Onların üzerine pişkin tuğla parçası misali kızgın taşlar atan kuşlar salmadı mı? Sonuçta Allah onları yenilmiş/tırtıklanmış ekine çevirdi.” Bu surede anlatılan şudur: Yemen’i işgal eden Habeş ordusunun komutanı Ebrehe Yemen’in Sana kentini başkent, kendi yaptırdığı kiliseyi tek ziyaret yeri yapmak için Kâbe’yi yıkmak ve Mekke şehrini ortadan kaldırma niyetiyle filler eşliğinde yola çıkıyor. Yüce Allah’ın mucizevi olarak gönderdiği kuşların attığı kızgın taşlarla ordusu tamamıyla etkisiz hâle getiriliyor. Bu olayda türü bilinmeyen bir kuş sürüsünün ortaya çıkması, kızgın taş taşımaları ve askerleri hedef alarak atış yapmaları tam bir mucizedir.

Mucize olduğunu nereden çıkartıyorsunuz?

Tefsir ve tarih kitaplarında verilen bilgilere göre bu kuşlar bölgede bilindik türden değil, o anda ortaya çıkmışlardır. O yüzden de şekilleriyle ilgili çok farklı bilgiler verilmiştir. Farklı bilgilerin olması, bölgede aynı veya benzer türde kuşun olmaması ve herkesin kendine göre tanımlamaya gitmesindendir. Surede geçen ‘ebabil’ kavramı da kuşun türünü değil, sürüler hâlinde gelişini anlatan bir ifadedir. İkinci mucize, kuşların kızgın taş taşımalarıdır. Bu da bilinen ve karşılaşılan bir olay değildir. Hiçbir canlı bir alet kullanmadan kızgın bir taş taşıyamaz. Üçüncü mucize ise bu taşları bir hedef seçerek atıyor olmalarıdır. Yani başka yeri değil, bizzat Kâbe’yi yıkmak ve bütün Mekke’yi yok etmek üzere gelen Ebrehe ordusunu hedef almalarıdır.

Hz. Peygamber görmemiş bu olayı.

Evet, görmemiş ama o kadar meşhurdur ki görmüş gibi bilmektedir. Arap dili, kültürü ve geleneğinde çok iyi bilinen olaylar için “görmedin mi?” gibi ifadeler kullanılmaktadır. Zaten müşrik Araplar, Hz. Peygamber’e yönelik bu konuda bir eleştiri getirmemişlerdir. Bu da olayın böyle ifade edilmesinin dil ve kültür açısından doğru olduğunu gösterir. Öte yandan bu ifade Mekke’de olayın canlı şahitlerine yönelik de olabilir. Çünkü Fil suresi indirildiğinde Mekke halkından yaşı uygun olanlar bu olayı bizzat gözleriyle görmüşlerdir.

Peki, bu kuşlar mikrop taşıyan sinekler olamaz mı? Kaynaklarda olaydan sonra bölgede çiçek benzeri bir deri zedelenmesi olduğu zikredilmektedir.

Doğrudur, tefsirlerde ve tarih kitaplarında bu bilgi bulunmaktadır. Bu bilgiler özellikle sahabeden sonraki nesilden olan İkrime’den gelmektedir. Zaten eski müfessirler kitaplarına aldığına göre bunu yadırgamamışlardır. Olaydan sonra çiçek hastalığına benzeyen deri zedelenmesinin kızgın taş atılması sebebiyle gerçekleşmiş olması büyük ihtimaldir. Ancak bunun salgın olduğuna dair bir bilgi yoktur. Nitekim Hz. Aişe, Ebrehe’nin ordusundan yaralanmış vaziyette iki kişiyi Mekke’de gördüğünü söylemiştir. Salgın olsaydı halk onları Mekke’de barındırmazdı. Çünkü eskiden de insanlar salgına karşı son derece duyarlıdırlar. Ayrıca İkrime de taş atan kuşları reddetmiyor, sadece fazladan bir bilgi olarak çiçek benzeri bir hastalığın bölgede ilk defa gerçekleştiğini söylüyor. Bu da olayın mucize olduğunu gösteriyor. (Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul: Eser Neşriyat ts., IX, 6126-6137.)

Volkanik patlama ihtimaline ne dersiniz? Kızgın taşlar o patlamanın sonucu askerlerin üzerine düşmüş olamaz mı?

Bunun için elimizde tarihî bilgiler ve volkanik bulgular olması gerekir. Günümüzde jeolojik araştırmalar yaklaşık da olsa bir tarih saptayabilmektedir. Eğer o bölgede böyle bir volkanik patlama olduysa bunun hem tarihî kaynaklara girmesi hem volkanik araştırmalarla tespit edilmesi gerekir. Olay Mekke civarında olduğuna göre bunun tespiti çok zor değildir.

Kuşların attığı kızgın taşlarla gerçekleştiğini doğrulayan tarihî bilgi var mı?

Tabii ki. Tarihî bilgilerin büyük çoğunluğu Fil suresinin zahirine uygun düşecek şekilde gelmiştir. Fil suresinin kendisi bunun birinci belgesidir. Surenin ibaresini sağa sola çekiştirmeden veya Arap dilini zorlayan yorumlara gitmeden bir mana verilecek olursa durum açığa çıkar. Öte yandan bu sure indiğinde olayın birçok şahidi yaşamaktaydı. Eğer Fil suresindeki anlatım gerçek dışı olsaydı özellikle olayın şahidi olan müşrikler buna itiraz ederlerdi.

Bu zorlama yorumların sebebi ne olabilir?

Bunun birçok sebebi olmakla birlikte onlardan birisi; modern dünyanın büyüsüne kapılmak. Nitekim modern zamanlarda akılcı anlayış doğrultusunda mucize gibi olağandışı olaylara itirazlar yaygınlaşmıştır. Bazı iyi niyetli dindarlar onların bu itirazını gidermek ve işi normal göstermek için böyle birtakım izahlara yöneliyorlar. Ancak ortaya çıkan yorumlar ne dindarları ne de din karşıtlarını memnun ediyor. Çünkü ne gerçekle örtüşüyor ne de beklenilen modern akla uygunluk sağlanıyor. Yapılan yorum, yeni bir tartışma meydana getirme dışında bir işlev görmüyor. Ancak bu tür yorumların dini ve inancı törpülemeye ve aşındırmaya dönük birtakım sonuçları oluyor. Melek ve cin inancından, Hz. Âdem’in ve Hz. İsa’nın yaratılışına kadar birçok konuda kafaların karışmasına yol açıyor.

O takdirde ne yapılması gerekir?

Yapılacak şey, olağandışı olay olan mucizeyle olağan olayın birbirine karıştırılmaması, her birinin kendi mecrasında tutulmasıdır. Zira mucize kendi dönemlerinde peygamberler için bir tasdik aracı olduğu gibi bugünün dindarı için de Allah’ın evrene müdahale ettiğinin bir göstergesidir. Mucizeyi yok saymaya veya olağanlaştırmaya yönelik çabalar, deizm benzeri bir anlayışa yol açmaktan başka bir anlam ifade etmez. Bu anlayışa göre; “Allah evreni yaratmış, bir sistem koymuş ve köşesine çekilmiştir; olağandışı bir olay söz konusu değildir, tarihte mucize diye anlatılan her olay da aslında olağandır.” Bu yaklaşım, mucizeyle olağanın, bilimle dinin alanlarını karıştırmaktan kaynaklanmaktadır. Biraz zihin duruluğu, bu tür tartışmaların gereksizliğini görmeye yeter.

 

 

Diyanet Dergisi