Prof. Dr. Selahattin Yıldırım
Hadis Eğitimi ve Darülhadislerin Kısa Tarihi:
Başlıca İslami ilimlerin ilk nüveleri Asr-ı Saadete kadar uzanır. Ancak henüz dinî ilimlerin birbirinden ayrışmadığı bu dönemde hadis eğitimi veren müesseselerin mevcudiyetinden bahsetmemiz imkansızdır. Sadece bazı sahabe evlerinin ve Suffe’nin aynı zamanda birer hadis eğitimi merkezi olduklarını söylemek mümkündür. Bu evlerde ve mescitlerde hadis meclisleri kurulmuş[1] ve buralarda ashap bizzat Peygamberimiz’den hadis dinlemiş ve onun mübarek ağzından duydukları hadisleri daha sonraki nesillere aktarmak için büyük çaba sarf etmişlerdir.
Zaman zaman iştirak edenlerin sayılarının dört yüzü bulduğu Suffe’nin başta Ebû Hüreyre[2] olmak üzere Abdullah b. Ömer,[3] Abdullah b. Mes’ûd,[4] Sâlim b. Mâkil,[5] Abdullah b. Hâris[6] ve Vâbise b. Ma’bed[7] gibi âlim ve bilgin kimselerin bulunmasından dolayı, İlk Dârü’l-Kurrâ ve ilk Dârü’l-Hadis olarak kabulü mümkündür.
İslam dünyasında önceleri hoca-talebe arasında formel olmayan bir nitelik taşıyan hadis eğitimi zamanla kurumsallaşmış ve medrese geleneği içinde bir ihtisaslaşma sonucunda da dârülhadisler ortaya çıkmışlardır. Arapça “dâr” ve “hadis” kelimelerinden müteşekkil olan dârülhadis terkibi, hadis okutulan yerleri, özellikle de hadis eğitimi ve öğretimi yapılan medreseleri ifade etmek için kullanılır. Dolayısıyla dârülhadislerin tarihi aynı zamanda medreselerin tarihidir diyebiliriz.
Nitekim, sözlükte “okumak, anlamak, öğrenmek” gibi anlamlara gelen ders (dirâse) kökünden bir mekân ismi olan medrese adıyla anılan ilk yapı, fakih ve muhaddis Ebû Bekir Ahmed b. İshak es-Sıbgî (ö. 342/954) tarafından Nîşâbur’da kurulan ve muhteva olarak bir nevi darülhadis niteliği taşıyan Dârüssünne’dir.[8]
Ekmeleddin İhsanoğlu, İslam dünyasındaki medreseleri fikri muhtevaları bakımından bir kaç model altında inceler. Bu modellerden en yaygın çerçevesi dini ilimlerle sınırlı bulunan ve X. Asırda Selçuklular tarafından Bağdat’ta kurulan Nizamiye Medresesi modelidir. İhsanoğlu, tıp ve diğer müspet ilimlere de yer veren başka bir medrese modelini Mustansıriye modeli ve Rasathaneler etrafındaki diğer bir yapılanmayı ise Meraga Rasathanesi modeli olarak isimlendirmektedir.[9]
Darülhadislerin de yukarıdaki üç modelden dini ilimlerin okutulduğu Nizamiye modeli içindeki bir ihtisaslaşma sonucu ortaya çıktığı söylenebilir. Ancak ihtisaslaşma yanında darülhadislerin teşekkülünde Bâtınî cereyanların zararlı etkileriyle mücadelede, hadis ve sünnetin yöntem olarak kabul edilmesinin de büyük rolü vardır.[10]
Yukarıda da bahsi geçtiği üzere hadis eğitimiyle ilgili ilk kurumsal yapı Darüssünne[11] ismiyle Nişabur’da ortaya çıkmakla birlikte darülhadis ismi ile ilk defa XII. Asırda Dimaşk’ta karşılaşıyoruz. Bu darülhadis Atabeg Nureddin Mehmed Zengî tarafından büyük muhaddis ve tarihçi İbn Asakir (ö. 571/1175) adına tesis edilmiş ve kurucusuna nispetle de Darülhadis-i Nuriyye adıyla anılmıştı. Eyyubîler ve Memlüklüler döneminde de Dimaşk’ta Fâzıliyye,[12] Urviyye,[13] el-Eşrefiyyetü’l-Cevvâniyye,[14] el-Eşrefiyyetü’l-Berrâniye,[15] Kürûsiyye,[16] Nâsıriyye,[17] Şukayşakiyye,[18] Sükkeriyye,[19] Nefîsiyye,[20] Sâmeriyye[21] ve Devâdâriyye[22] gibi birçok yeni darülhadis tesis edilmiştir. 631’de (1233) tamamlanan Bağdat’taki Müstansıriyye Medresesi’nde dört Sünnî mezhepten müderrisler yanında ayrıca bir şeyhü’l-hadis bulunuyordu.[23] XIII. Asırdan itibaren Mısır’da da darülhadislerin yapılmasına başlanmış, burada ilk olarak Kâmiliyye Dârülhadisi[24] tesis edilmişti. XIV. Asra gelindiğinde ise sadece Mısır’da yüzlerce darülhadis ve hadis meclislerinin varlığından söz edilmektedir.
Kaynak bilgilerinden hadis öğretimiyle ilgili bazı ıstılahların da zaman içinde yerleştiği anlaşılıyor. Mesela İbn Tolun’un naklettiğine göre Memlükler dönemi medreselerinde; Hadis hocalarına muhaddis, şeyhü’l-hadis ve şeyhü’r-rivâye deniyordu. Muhaddis; bölgesindeki hadis şeyhlerini, onların doğum ve ölüm tarihlerini ve ilmî durumlarını bilirdi. Şeyhü’r-rivâye muhaddislerin rivayet ettiği hadislerin lafızlarını tashih ederdi. Hadisle ilgili bölümlerde yardımcıya müstemlî, dil hocalarına nahvî denirdi. Hadis hocaları da Kıraat hocaları gibi şeyh (şeyhü’l-kırâa) olarak adlandırılırdı. Hadis derslerinde cerh ve ta‘dîl bilgisi, ricâl ilmi gibi konular da görülürdü.[25]
Darülhadisler, fetihlerle Suriye ve Mısır gibi asırlardır İslâm memleketlerinden sayılan bölgelerin dışına da taşmış; aynı şekilde Anadolu’da da Selçuklular vasıtasıyla tesis edilmiştir. Nitekim bu bölgede, ihtilaflı bilgilere göre ilk olarak kurulan ve miladi XIII. Asrın ortalarına tekabül eden Çankırı Dârülhadisi’nden[26] sonra Konya İnce Minare Dârülhadisi,[27] Sivas Sâhibiye Dârülhadisi,[28] İlhanlılar tarafından yaptırılan Erzurum Ahmediyye Dârülhadisi[29] gibi hadîs eğitimi ve öğretiminin yapıldığı müesseseler mevcuttu.
Selçuklular’ın Anadolu’daki devamı olan Osmanlılar pek çok alanda olduğu gibi medrese ve darülhadis kurumunu da seleflerinden tevarüs ettiler. Sultan I. Murad zamanında Çandarlı Hayreddin Paşa tarafından XIV. Asrın sonlarında İznik’te yaptırılan darülhadis[30] Osmanlı dönemindeki ilk darülhadis olma özelliğini taşımaktadır. XV. asrın ilk çeyreğinde Edirne’de Sultan II. Murad’ın yaptırdığı darülhadîs ise ilk devir Osmanlı darülhadislerinin en meşhuru sayılmaktadır.[31] Daha sonraki dönemlerde İstanbul başta olmak üzere Anadolu ve Rumeli’nin değişik bölgelerinde birçok darülhadîs tesis edilmiştir. Bursa’da Lütfullah Çelebî, Amasya’da Abdullah Paşa ve Osman Çelebî, Tokat’ta Kadı Hasan ve Mevlâna-zâde, Birgi’de Ataullah Efendi, Edirne’de Selimiye Darülhadisleri gibi hadis eğitimi veren müesseseler faaliyet göstermiştir. İstanbul’da ise XV. asrın sonlarına doğru Vefa semtinde yaptırılan Molla Güranî ve Mahmud Ağa Darülhadisleri buradaki bilinen en eski darülhadisler olma özelliğini taşımaktadırlar.[32]
Yaptığımız taramalarda sadece İstanbul’da toplamda 90 darülhadis adı belirlenmiştir. Bunlar arasında Kanuni Sultan Süleyman’ın ismi ile anılan Süleymaniye Dârülhadisi başta gelir. 964/1557 tarihinde Mimar Sinan’a yaptırılan ve en yüksek payeli medrese sayılan bu dârülhadiste görev yapan 172 müderris adı tespit edilmiştir. Hem paye hem de görev yapan müderrislerin sayısı bakımından Süleymaniye Darülhadisi’ni, 1001/1592 tarihinde Sadrazam Sinan Paşa (1004/1596) tarafından Mimar Davud Ağa’ya yaptırılan Sinan Paşa Dârülhadisi ile Sultan III. Mehmed tarafından 1003/1595 tarihinden yaptırılan Hakaniye Dârülhadisi takip eder.[33]
Osmanlı Devleti’nde kuruluştan XIX. yüzyıla kadar ilmî ve fikrî hayatta etkili ve yönlendirici bir kurum olan medrese ve darülhadisler, Osmanlı dünya görüşü ve zihniyetinin oluşmasında önemli bir rol ifa ettikten sonra zamanla eskimiş ve kendini yenileyememiştir. 2.Meşrutiyet döneminde medreseleri ıslah amacıyla yapılan Islâh-ı Medâris çalışmaları da imparatorluğun tasfiyesi sebebiyle uzun ömürlü olamamış ve 1924 yılındaki Tevhîd-i Tedrîsat Kanunu ile darülhadisler dahil bütün medreseler kapatılmıştır.[34]
Osmanlı Darülhadisleri ve Ders Müfredatı Hakkında Bilgiler :
Darülhadisler ihtisas medreseleri olarak kabul edilmekle birlikte[35] her dârülhadisin bu niteliği tam olarak taşıdığı söylenemez.[36] Nitekim bir tasnife göre darülhadisler; a. Sadece hadis okutulan dârülhadisler, b. Hadisle birlikte tefsir okutulan dârülhadisler, c. Hadis, tefsir ve fıkıh okutulan dârülhadisler şeklinde üçe ayrılabilir.[37]
Gerek Osmanlı öncesinde gerekse Osmanlı döneminde, darülhadislerin çalışma usulleri, uygulamaları ve ders müfredatı gibi konularda temel bilgiler öncelikle onların vakfiyelerinde yer almaktadır. Sözgelimi İmam Subki’nin nakline göre; Eşrefiyyetü’l-cevvaniye’de bu bilgiler sıralanmaktadır. Dımaşk dârülhadislerinde Sahihayn, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Nesâî’nin Sünen’leri, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’i gibi meşhur hadis kitapları yanında fıkıh, tefsir ve kırâat-i seb‘a da okutulurdu. Buralarda okuyan öğrencilerin arasına girebilmek için genel eğitim veren medreselerde belli bir seviyeye kadar çıkmak gerekiyordu.[38]
Osmanlı öncesi vakfiyelerinde olduğu gibi Osmanlı vakfiyelerinde de dârülhadis’te çalışacak akademik personel ve hizmetli kadrosu; bunların taşıması gereken vasıflar, görev tanımları ve kendilerine ödenecek ücretler, buradaki eğitim-öğretim zamanı ve okutulan bazı eserlerin adları gibi birçok önemli kayıt bulunmaktadır.[39]
XVI. yüzyılda usûl-i hadisten daha çok İbn Hacer’in (ö. 852/1448) Nuhbetü’l-fiker’inin okutulduğu anlaşılmaktadır. Tetimme (Dâhil) medreseleri ile “hâriç” ellili medreselerinde “derse başlamadan evvel” Meşâriku’l-envâr, Mesâbihu’s-sünne, Buhâri ve Müslim’in el-Câmi’leri gibi eserlerden bir miktar hadis okunduğu bilinmektedir.[40]
Süleymaniye Dârülhadisi’nde okutulduğu kesin olan eserlerin yanında, okutulması muhtemel eserler de vardır. Bu Dârülhadisde okutulduğu bilinen kitaplar şunlardır: A. Hadis kitapları: 1. Sahîh-i Buhârî, 2. Sahîh-i Müslim, 3. Sünen-i Ebî Dâvûd. B. Sahih-i Buhari şerhleri: 1. İbn Hacer’in Fethu’l-bârî’si, 2. Kirmânî’nin el-Kevâkibü’d-Derârî fî şerhu Sahîh-i Buhârî’si. C. Diğer şerhler: 1. Begavî’nin Mesâbîhu’s-sünne’si, 2. Kâdî İyâz’ın eş-Şifâ’sı, 3. İbnü’l-Esîr’in Câmiu’l-usûl’ü, 4. Sâgânî’nin Meşâriku’l-envâr’ı, 5. İbn Melek’in Meşâriku’l-envâr şerhi Mebâriku’l-ezhâr’ı, 6. Nevevî’nin Kitâbü’l-erbaîn’i. D. Usul-i Hadisten: 1. İbnü’s-Salâh’ın el-Mukaddime’si (Ulûmü’l-hadîs), 2. Irâkî’nin Elfiye’si, 3. İbn Hacer’in Nuhbetü’l-fiker’i ve Nüzhetü’n-nazar’ı. [41]
Yine Kanûnî tarafından Süleymaniye Kütüphanesi’ne bağışlanan eserler arasında yer alan: Kirmânî (ö. 786/1384), İbn Hacer el-Askalânî (ö. 852/1449) ve Kastallânî (ö. 923/1517) gibi şârihlerin Sahîh-i Buhârî üzerine yaptıkları şerhlerin yanında Tahâvî (ö. 321/933), Begavî (ö. 516/1122), Nevevî (ö. 676-1277), Hatîb et-Tebrizî (ö. 741/1340), Zehebî (ö. 748/1348), Süyûtî (ö. 911/1505), İbn Hacer el-Heytemî (ö. 974/1567), Münâvî (ö. 1031/1622) ve Münzirî (ö.1350) gibi zatların hadisle ilgili eserlerinin de okutulmuş olabileceği düşünülmektedir. [42]
Kaynaklarda Osmanlı medreselerinde okutulduğu belirtilen bu kitapların yanında, bazı dönem eserlerinde; sözgelimi İshak b. Hasan et-Tokati’nin (v. 1100/1688) Manzume-i Tertib-i Ulum’unda, Ali Uşşaki’nin (v. 1200/1785) Kaside fi’l-Kütübi’l-Meşhura fi’l-Ulum ve Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın (v.1780) Tertib-i Ulum adlı eserinde de okutulması gereken bazı kitaplar zikredilmektedir. [43]
Kadir Ayaz, Hadis İlimlerinin Tedrîsâtı Açısından Osmanlı Dârulhadisleri isimli makalesinde eş-Şekâiku’n-Nu’mâniyye’de adı geçen alimlerin ilmî çalışmaları üzerine yapılan istatistiki bilgilerden hareketle Osmanlı ulemasının daha çok fıkıh ve kelam alanında eser verdiğini, XIV-XVI. yüzyıllar arasındaki hadis çalışmalarının toplam telif eserlere oranının sadece %2.2 olduğunu belirtiyor. Keza 1470-1730 yılları arasında Sahn-ı Semân’da görev yapan müderrislerin eserleri arasında da yalnızca % 1.8’i oranında hadis kitabı olmasını bu fikrin teyidi olarak kabul ediyor. Yazar, hadisle ilgili tedrisatın 17.yy.dan sonra bir miktar önem kazanmış olmakla birlikte Osmanlı öncesi ve Arap medreselerindeki ehemmiyetini hiçbir zaman kazanamadığı fikrindedir.[44]
Osmanlı muhaddisleri hakkında yaptığımız henüz yayınlanmamış bir çalışma da kısmen bu kanaati doğrulamaktadır. Bu çalışmaya göre 16.yy.’ın sonuna kadar toplamda 54 müderris muhaddis vasfına sahip olup bunların eser toplamı da 133(veya diğer bir değerlendirmeyle 137)’dir. Bu muhaddisler arasında en fazla hadis eseri veren muhaddis 17 eserle Ebu’l-Hayr Şemsüddin Muhammed b. Muhammed b. Muhammed Alî b. Yûsuf El-Cezerî (ö. 833/1429)’dir. Onu 12 eserle Şeyhülislam İbn-i Kemal; 7 eserle Hayrettin Hızır Atufi; 6’şar eserle Abdülmecid b. Nasuh Er-Rumi; Cemal Halveti ve Birgivi Muhammed b. Pir Ali; 5’er eserle Kutbuddin Muhammed Muhyiddin ve Molla Arap izlemektedir. Diğer asırlarla ilgili toplu muhaddis ve eser istatistikleri de tamamlandıktan sonra Osmanlı bilim mirası içindeki hadis eserlerinin payı daha net olarak belirlenmiş olacaktır.
Diğer taraftan bazı kaynaklar vasıtasıyla darülhadisler de dahil medreselerdeki eğitim öğretim usulleriyle ilgili bazı bilgilere ulaşmak da mümkündür.
Medrese hayatının belirli ve sade bir özelliği vardı. Büyükçe bir oda hacmindeki bir kubbeden oluşan dershanede öğrenciler minderlere oturur, rahle önündeki müderris de dersi oturduğu yerden anlatırdı. Bazı istisnalar hariç medreselerde haftanın beş günü ders verilir, salı ve cuma günleri tatil olurdu. Dersler sabah ve ikindi namazı sonrası olmak üzere iki devre halinde yapılırdı. Hücre denilen medrese odaları genellikle icâzet alma seviyesine gelmiş olan ve dânişmend denilen öğrencilere verilirdi. Meselâ 1792 yılında Fâtih Medreseleri’nde 10 tanesi müderris 45 tanesi mülazım 3 tanesi muid toplam 445 kişi; Süleymaniye Medreseleri’nde 11 müderris ve üç yardımcı görevli hariç 223 kişi bulunmaktaydı. Aynı tarihte İstanbul’daki medrese odalarında toplamda 2947 talebe kalıyordu. Ancak bunların ne kadarının darülhadisde okuduğu bilinmemektedir.
Medrese talebeleri genellikle vakfın imaretinden yemek yerlerdi. Ancak XVIII. ve XIX. yüzyıllarda vakıf gelirlerinin azalması yüzünden birçok medresede bu usule son verilmiştir. Talebeler medreselerin tatilde olduğu üç aylarda ve özellikle Ramazanlarda kasaba ve köylere “cerre çıkar”, buralarda imam-hatiplik ve vâizlik yaparak para kazanırlardı.(İpşirli: 330-331).
BİBLiYOGRAFYA
Ayaz, Kadir(2016), “Hadis İlimlerinin Tedrîsâtı Açısından Osmanlı Dârulhadisleri”, Osmanlı Araştırmaları / The Journal of Ottoman Studies, XLVII, s. 39-68.
Baltacı, Cahid(1980), “Dârülhadisler”, İslam Medeniyeti Mecmuası, c. 4, sy. 4, s. 39.
————–(1976) XV-XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri: Teşkilat, Tarih, İrfan Matbaası, İstanbul.
Birışık, Abdülhamit, “Hint Alt Kıtasında Medrese”, DİA, XXVIII: 333-38.
Bozkurt, Nebi, “Medrese”, DİA, XXVIII: 323-24.
Çiftçi, Mehdin(2013), “Süleymaniye Dârülhadisi Özelinde Osmanlı Dârülhadislerinde Hadis Eğitimi”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 11, Sayı 21, s. 113-141.
Fazlıoğlu, İhsan, “Osmanlılar, İlim ve Kültür” DİA, XXXIII:548-56.
Gül, Ahmed (1997), Osmanlı Medreselerinde Eğitim Öğretim ve Bunlar Arasında
Dârülhadislerin Yeri, Türk Tarih Kurumu, Ankara.
İhsanoğlu, Ekmeleddin(2015), Osmanlı Bilim Mirası, YKY, İstanbul.
İhsanoğlu, Ekmeleddin(2019), Medreseler Neydi Ne Değildi, Kronik Yay. İstanbul.
İpşirli, Mehmet(2021a), Osmanlı İlmiyesi, Kronik Yay, İstanbul
İpşirli, Mehmed(b), “Medrese, Osmanlı Dönemi”, DİA, XXVIII:327-28.
İzgi, Cevat(2019), Osmanlı Medreselerinde İlim-Riyazi ve Tabii İlimler, Küre Yayınları, İstanbul.
Kutluay, İbrahim(2019), “Osmanlı Döneminde XVI ve XVII. Yüzyıllarda Kurulan Dârülhadislerin Müfredatı, İlmî Seviyeleri ve Kadı-zâdeliler Hareketinin Dârülhadislerin Çoğalmasındaki Rolü. ”Mîzânü’l-Hak: İslami İlimler Dergisi 9, s. 18
Kütükoğlu, Mübahat S.(1977) , “1869’da Faal İstanbul Medreseleri”, Tarih Enstitüsü Dergisi, sy. 7-8, s. 277-392.
——————————-(2000), XX. Asra Erişen İstanbul Medreseleri, Türk Tarih Kurumu, Ankara.
Öztürk, Cemil, “Osmanlılar, Eğitim ve Eğitim Kurumları” DİA, XXXIII: 565-68
Özyılmaz, Ömer(2002) , Manzume-i Tertib-i Ulûm, Tertibu’l Ulûm, Kaside Fi’l-Kütübi’l Meşhure Fil Ulûm, Kevakib-i Seba ve Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Tertib-i Ulum İsimli Eserine Göre XVII ve XVIII. Yüzyıllarda Osmanlı Medreselerinin Eğitim Programları, Kültür Bakanlığı Yay. Ankara.
Ulusoy, Ahmed(2007), Kuruluşundan 17. Yüzyıla Kadar Osmanlı Medreselerinde Eğitim-Öğretim Faaliyetleri, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı(1984), Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara.
Yardım, Ali (1995), “Temel Kültür Müesseselerimizden Dârülhadisler”, Ekrem Hakkı Ayverdi Hatıra Kitabı, İstanbul Fetih Cemiyeti, İstanbul.
——————-, “Anadolu Selçukluları ve Osmanlılarda Dârülhadis”, DİA, VIII: 531.
Yıldırım, Selahattin(2004), Osmanlı İlim Geleneğinde Edirne Dârülhadisleri ve Müderrisleri, Dârülhadis Yayınevi, İstanbul.
Yıldırım, Selahattin-Okuyucu, Cihan(2021), Osmanlı İlim Geleneğinde İstanbul Darülhadisleri ve Müderrisleri, İstanbul.
Yücel, Ekrem(2011), “Anadoluda Dârülhadislerin Müfredatı ve Eğitimi”, Anadoluda Hadis Geleneği ve Dârülhadisler (Sempozyum Kitabı), s. 273-92, Samsun.
—————–(2012), Osmanlı Devri Dârülhadisleri ve Hadis Eğitimi, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
[1] Hadis meclisleri ile ilgili geniş bilgi için bkz: Nebi Bozkurt, “Meclis”, DİA, XXVIII, 241-242.
[2] Bkz: M. Yaşar Kandemir, “Ebû Hüreyre”, DİA, X, 160-167.
[3] Bkz: M. Yaşar Kandemir, “Abdullah b. Ömer b. Hattâb”, DİA, I, 126-128.
[4] Bkz: İsmail Cerrahoğlu, “Abdullah b. Mes’ûd”, DİA, I, 114-117.
[5] Bkz: Mehmet Özşenel, “Sâlim Mevla Ebu Huzeyfe”, DİA, XXXVI, 50.
[6] Bkz: M. Yaşar Kandemir, “Abdullah b. Hâris el-Hâşimî”, DİA, I, 105.
[7] bkz: İbn Hacer, a.g.e., VI, 590.
[8] Nebi Bozkurt, “Medrese”, DİA, XXVIII: 323-24.
[9] Ekmeleddin İhsanoğlu, Medreseler Neydi Ne Değildi, Kronik Yay. İstanbul, 2019, 24-28.
[10] Ekrem Yücel, Osmanlı Devri Dârülhadisleri ve Hadis Eğitimi, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2012, s. 18.
[11] Bkz: Ali Yardım, “Darülhadis”, DİA, VIII; 528.
[12] Vezir Kadî el-Fâzıl tarafından yaklaşık 593/1196 tarihinde tesis edilmiştir.
[13] Emeviyye Camii bünyesinde bulunmaktadır. 617/1220 tarihinde yaptırılmıştır.
[14] el-Melikü’l-Eşref Musa tarafından 630/1232 tarihinde tesis edilmiştir.
[15] Bu darülhadis de el-Melikü’l-Eşref Musa tarafından 634/1236 tarihinde kurulmuştur.
[16] Dimaşk beytülmalinde görevli Cemaleddin b. Kürûs tarafından 641/1243 tarihinde kurulmuştur.
[17] el-Melikü’n-Nâsır II. Selahaddin tarafından 654/1256 tarihinde tesis edilmiştir.
[18] İbn Şukayşika tarafından 657/1259 tarihinde tesis edilmiştir.
[19] Sultan Baybars tarafından 674/1275 tarihinde yaptırılmıştır.
[20] Nefis İsmail el-Harranî tarafından 696/1297 tarihinde kurulmuştur.
[21] Seyfeddin es-Samerrî tarafından 696/1297 tarihinde tesis edilmiştir.
[22] Alemüddin Sencer tarafından 698/1299 tarihinde yaptırılmıştır.
[23] Nebi Bozkurt, “Medrese”, DİA, XXVIII:326.
[24] el-Melikü’l-Kâmil Nasırüddin tarafından 621/1224 tarihinde tesis edilmiş, bu müessesenin başına Ebü’l-Hattab b. Dihye getirilmiştir.
[25] Bozkurt, a.g.e, s. 326.
[26] Bu darülhadis Selçuklu atabeglerinden Cemaleddin Ferrûh b. Abdullah tarafından 640/1242 tarihinde yaptırılmıştır.
[27] Selçuklu veziri Sahib Ata Fahreddin Ali (ö. 684/1285) tarafından tesis edilmiştir.
[28] Bu darülhadis konusunda tartışmalar vardır. Geniş bilgi için bkz. Yardım, a.g.m, DİA, VIII, 529.
[29] Bu darülhadis 714/1314 tarihinde yaptırılmıştır. Murad Paşa Camii bitişiğindedir. Bkz: Yardım, VIII, 530.
[30] Geniş bilgi için bkz: Ali Yardım, VIII, 530.
[31] Edirne Darülhadisleri ve müderrisleri ile ilgili daha kapsamlı bilgi için bkz: Selahattin Yıldırım, Osmanlı İlim Geleneğinde Edirne Darülhadisleri ve Müderrisleri, İstanbul, Darülhadis Yayınevi, 2004.
[32] Gerek Osmanlı öncesi gerekse erken devir Osmanlı Darülhadisleriyle ilgili zengin bir liste ve kaynakları için bk. E.Yücel, a.g.t, s. 37-49.
[33] Ali Yardım, a.g.m, DİA, VIII: 531-32
[34] İpşirli, a.g.e, s.332
[35]Nitekim, 2.Meşrutiyet döneminde teşkil edilen Islâh-ı Medâris Nizamnâmesi’nin Esbâb-ı Mûcibe Lâyihası’nda ; “Dâru’l-hadis ve dâru’l-kurrâ gibi unvanlar, eslâf-ı izâmın kıymet-i ihtisası, bihakkın takdir eylediklerinin burhân-ı beliğu’l-beyan olup” ifadesi yer almakta; keza Osman Ergin; “Dâru’l-hadisler, medreselerden yüksek bir ihtisas müessesesi idi.” demektedir. Zikredilen bu hususlar dârülhadislerin bir ihtisas medresesi olduğunu ve ilmî bir birikime ihtiyaç duyduğunu ispatlar mahiyettedir. (Yücel, a.g.t, s. 23)
[36] Ali Yardım, “Anadolu Selçukluları ve Osmanlılarda Darülhadis”, DİA, VIII: 531.
[37] İbrahim Kutluay, “Osmanlı Döneminde XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Kurulan Dârülhadislerin Müfredatı, İlmî Seviyeleri ve Kadı-zâdeliler Hareketinin Dârülhadislerin Çoğalmasındaki Rolü.” Mîzânü’l-Hak: İslami İlimler Dergisi, 9 (Aralık 2019), s. 18.
[38] Nebi Bozkurt, “Darülhadis”, DİA, VIII: 529.
[39] Mehdin Çiftçi ,”Süleymaniye Dârülhadisi Özelinde Osmanlı Dârülhadislerinde Hadis Eğitimi”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 11, Sayı 21, 2013, s. 114 ; Osmanlı devri dârülhadislerinde hadis eğitimi alanında bu güne kadar yapılan en kapsamlı akademik çalışma olan Ekrem Yücel’in “Osmanlı Devri Dâru’l-Hadisleri ve Hadis Eğitimi” adlı doktora tezinde Osmanlı dârülhadislerinin Osmanlı eğitim sistemi içerisindeki konumu, akademik ve idari personeli ve dârülhadislerde okutulan kitaplar geniş bir yelpazede ele alınmıştır (“A.g.t, s. 211-240)
[40] Kutluay, a.g.e, s. 19
[41] Kutluay, a.g.e, s. 24; Biraz daha farklı ve uzun bir kitap listesi için bk. Ekrem Yücel, “Osmanlı Devri Darülhadisleri ve Hadis Eğitimi”, Ankara Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2012, s. 273-77
[42] A.g.e, s. 23
[43] Yücel, a.g.t, s. 284
[44] Bu fikirlerin bütünü için bk.Kadir Ayaz, “Hadis İlimlerinin Tedrîsâtı Açısından Osmanlı Dârulhadisleri”, Osmanlı Araştırmaları / The Journal of Ottoman Studies, XLVII (2016), s. 41, 64. vd